ONUN STAR OLACAĞI ÇOCUKKEN BELLİYDİ
Suskun dülşerin içinden, çığlık çığlığa gerçeklere uzanan biridir Gökhan Özen.Bugün yollarına inciler dizen hayranlarıyla birlikte,"Aramazsan Arama" adlı bir şarkının eşliğinde yürüyor. Bugünler dünlerin eseridir. "Işığımı geri verin geceler" diye haykırdığı karanlık gecelerin... Umutlarını hiç rafa kaldırmadı iyi biliyorum.Elini cebine her attığında, deniz yıldızları umutları da gökyüzüne çıkardı. Ankara'dan geldiğinde gönüllü bir sürgündü oysa.Müzik, annesinin sıcacık eli gibi yüzünü okşarken, İsatnbul sokaklarında haykırıyordu Gökhan Özen. "Seni yenmeye geldim İstanbul!" Birinci tekil şahsıydı duygularının.Bir dönem göndere çekilmiş siluetinin yerinde şimdi kendini görüyordu. en gerçek haliyle. Konserlerinde genç kızlar çığlık çığlığaydı.İmza günlerinde izdiham yaşanıyordu.Şrkıları dillere düşmüş, geleceğin kapıları açılıyordu usul usul. "Sen neyin karşılığısın" diye başladım söze. "Ailemin bana verdiği emeklerin.Kendi emeklerimin ve içimdeki müzik aşkının" diye cevap verdi.BU ÇOCUK BİR HARİKA 29 Kasım 1979 yılında doğmuştu Gökhan Özen.Annnesi Tülay Özen müziğe tutkulu, duygulu bir kadındı.Makine mühendisi Osman Özen'in meslek sorumluluğu, oğlunun da geleceğine yön veren bir kişiliğin resmiydi.ODTÜ mezunu ağabeyi Özgehan bilgisayar kurduydu.Bir o kadar hassas. Her çocuğun meleğidir annesi.Tülay Özen, Gökhan'ın müzik geleceğininde perisi oldu.En başından bugünlere kadar omuzundan inmedi çocuğunun... 8 yaşındayken, şarkıların içinde saklambaç oynuyordu Gökhan.Ondaki başlığın farkına varmamak mümkün değildi.Bu çocuk müzik kokuyordu.İlk şarkısını 1,5 yaşındayken söyledi.Annesinin teybinde en kutsal hatıra gibi duruyor o ses.O günler bugünlerin habercisiydi.Yıl 1981.Side Cennet Motel'de Ela Altın, kocası Savaş Ersoy ve yakın dostlarıyla birlikte Özen ailesi de tatilde. 1,5 yaşındaki Gökhan, Mihrabım Diyerek Sana Yüz Vurdum şarkısını okuyor. Herkes bu çocuktaki başlığı görüyor da, en çok heyecanı Ela Altın'ın kocası Savaş Ersoy duyuyor. "Bu çocuk bir harika!" diyor. En iyi saksofonculardan biri sayılan rahmetli Özer Önal da aynı fikirde.Ankara Belediyesi Bando Şefi olduğu 1987 yılında haykırıyor. "Yemin ederim ki, bu çocuk bir gün çok ünlü olacak!" TRT Ankara Radyosu Çocuk Korosuna eleman aranıyordu o yıl. Ankara Radyosu Tasavvuf Müziği Koro Şefi Ahmet Hatipoğlu, sınava çekiyordu geleceğin müzisyenlerini.Gökhan da sınavdaydı.Piyanonun tuşuna bastı.Piyanodan çıkan her sese harika biçimde karşılık veriyordu.Henüz 8 yaşındaydı Gökhan.Parmak kadardı ama müziğin koca denizinde boğulmuyordu. Ela Altın, merakla sınav sonucu bekleyen anne Tülay Özen'e seslendi. "Senin çocuğa bize sorulan soruları bile sordular da başardı!" Anne Tülay Özen'in gözlerindeki parıltı, çocuğuna inanmışlık kadar annelik gruruydu.Ve Gökhan Özen TRT Ankara Radyosu Çocuk Kadrosuna birincilikle girdi. Müziğin ehli çocuğu, evin haylaz çocuğuydu.Yerinde duramazdı. Üç tekerlekli bir bisikleti vardı da, devirmedik masa, kırılmadık vazo bırakmazdı. Cüneyt Arkına bayılırıdı.Vurdumu devirmesine.Onun hareketlerini yapmaya çabalardı hep.Kemal Sunalada ayrı bir tutkusu vardı. İnatçıydı, süt içmekten nefret ederdi.Annesinin yüreği parçalanırdı, "Oğlum küçük kalıyor" diye.Bir gün Gökhanı karşısına aldı anne Tülay Özen. "Bak" dedi."Sütünü içersen sana günlük harçlığın dışında, haftalık harçlıkta vereceğim!" 8 yaşındaydı Gökhan.Paranın şıkırtısıda müzik nağmeleri gibi gelirdi kulağına. "Tamam" dedi annesine.Parayı aldı, sütünü içti ve bugün yakışıklı olduğu kadar, sağlıklı bir çocuk olarak, annesinin gururu oldu. Gökhan özen, ülkesini yurt dışında da temsil etti.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder