Google
 

16 Ekim 2007 Salı

EĞİTİM VE İNSAN

EĞİTİM VE İNSAN

İnsanoğlunun tarih sahnesine çıktığından bu yana en büyük işlevinin, maddî ve manevî ihtiyaçlarını karşılamak, daha rahat, mutlu, çağdaş bir yaşam düzeyine ulaşmak biçiminde verdiği uğraş olarak karşımıza çıkıyor.

Çağdaşlaşmanın, modernleşmenin, kalkınmış ve mutlu bir toplum olmanın yolu da şüphesiz ki eğitimden geçmektedir.
Günümüz devletleri halklarını mutlu kılmak için eğitime büyük bir önem vermekte, sahip oldukları kaynakları bu alanda değerlendirmeyi yeğlemektedirler. Doğrusu bunda da haklıdırlar.

Ülkemizin bu anlayış ve uygulama zorunluluğundan soyutlanamayacağı gerçeğinden hareketle, henüz Ulusal Kurtuluş Savaşı devam ederken, Büyük Atatürk'ün eğitim konusunu sürekli gündemde tuttuğu ve savaş sonrası kurduğu Türkiye Cumhuriyeti'nin temelinin "kültür" olduğunu her tarafa ilân ettiğini biliyoruz. Yine onun "eğitimdir ki bir ulusu şanlı, hür ve bağımsız kılar. Eğitim ve eğitimciden yoksun bir ulus henüz ulus olma kimliğini kazanamamıştır." sözleri, eğitim, eğitimci ve eğitim kurumlarına verdiği önemi göstermektedir.

2000'li yıllara girdiğimiz bu günlerde en büyük davamız, yine eğitimdir. Sürekli değişen, gelişen bilimsel ve teknolojik alandaki yeniliklere ayak uydurabilmemizin tek yolu eğitimden geçmektedir. Öyleyse nasıl bir eğitim ve nasıl bir insan modeli?

Öğrencilerimizin kendi ilgi, istek ve yetenekleri doğrultusunda kendilerini yetiştirmelerine olanak tanıyan, demokratik, lâik, çağdaş, bilimsel ve Türk milliyetçiliğini esas alan ve bu temellerin üzerinde gelişen eğitim…
Millî, manevî, insanî, ahlâkî ve kültürel değerlerimizi içtenlikle benimseyen, bunları geliştiren ve koruyan, Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı, ailesini, ulusunu ve vatanını gönülden seven ve bunları yüceltmek için sürekli çaba harcayan, Türkiye Cumhuriyeti'nin vatandaşı olmaktan gurur duyan ve bu ülkeye hizmeti en büyük erdem sayan, din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapmaksızın bütün insanların haklarına, düşüncelerine ve inançlarına saygı duyan, zihinsel, bedensel, ruhsal ve duygusal yönden sağlıklı, kendisiyle ve toplumla barışık, kendine saygı ve güven duyan, emeğe değer veren, hür ve bilimsel düşünceye, geniş dünya görüşüne sahip, grupla çalışma alışkanlığı kazanmış, ihtiyaç duyduğu bilgi kaynaklarına ulaşabilen ve öğrenmeye hayat boyu devam eden bir süreç hâline getirmiş bir insan tipi yetiştirmek en büyük ödevimiz olmalıdır.


ÇAĞDAŞ EĞİTİM VE SEVGİ

Sevgi her kapıyı açan anahtar, yaşamın lokomotifi ve mutluluğun şifresidir.
Dünyamızın yaşanılır hâle gelmesi için her şeyden faza sevgiye gereksinim var diye düşünüyorum. Aslında dünyanın yaratılış nedeni de sevgiye dayanmaktadır.
Yaşamın her alanında ve anında onsuz hiçbir şeyin doğru dürüst yapılamayacağı ortada. Nasıl ki bir canlının suya, ışığa ve havaya gereksinimi varsa, insanın da her dönemde sevgiye gereksinimi vardır. İnsanın barış ve huzur içinde yaşaması önemli ölçüde sevgiye bağlıdır. İnsan sevgisinin olmadığı bir dünyayı düşünmek bile istemiyorum.

İnsanın dünyadaki tüm ilişkilerinde en büyük belirleyici kuşkusuz sevgidir. Ticarî, sosyal, ekonomik, kültürel, psikolojik ve dinsel ilişkilerde hep sevginin gücü belirleyicidir. Düşünebiliyor musunuz?İnsanın doğumundan ölümüne kadar geçen sürede, tüm ilişkilerde sevgi ve sevginin gücü başrolü oynamaktadır. Doğuyorsunuz, büyümeniz için sevgiye gereksinim var. Okula gidiyorsunuz sevgiye gereksinim var. Başarılı olmak istiyorsunuz, ülkenizi ve ulusunuzu yüceltmek istiyorsunuz ona gereksinim var. Evlenip yuva kuracaksınız ve mutlu olmak istiyorsunuz onsuz olamazsınız. Daha yüzlerce örnek verilebilir. İnsanı, içine düştüğü kötü durumlardan, bedensel ve ruhsal hastalıklardan kurtaracak olan yine odur. Öyleyse sevgi için, yaşamın yapıcı, yaratıcı, onarıcı ve sürükleyici gizil gücü diyebiliriz. Başka bir deyişle yaşamın lokomotifi, mutluluğun şifresi dememiz için hiçbir engel yoktur sanırım.

Yaşamımda çok olaylara tanık olmuş bir eğitimci olarak en karmaşık toplumsal olaylarda ve problemli bireylerde bile sevginin her kapıyı açan sihirli, gizemli bir anahtar olduğunu gözlerimle görüp eylemsel olarak yaşamışımdır. Dünyanın ve ülkemizin, sevgi ve saygı eksikliğinden, bazı dönemlerde ne korkunç durumlara düştüğünü ve ne kaoslar yaşadığını hepimiz biliyoruz. Yaşamın her alanında olduğu gibi, eğitim-öğretimde de sevgiye mutlak gereksinim vardır. Öğretmenin öğrenciyi, mesleğini, ülkesini ve insanını mutlaka sevmesi gerekir başarılı olabilmesi için. Öğrenci de bundan farklı değildir. Öğretmeni ve okulu sevmese, dersi sevmese başarılı olması olası değildir. Ve yine en başarılı öğretmenler de sevgi anahtarını kullanan ve o anahtarı kullanmasını öğreten öğretmenler arasından çıkmıştır. Ülke, ulus ve insan sevgisiyle yoğrulmuş, "Çağdaş Uygarlık Düzeyi" ideali ile yetişmiş eğitimciler, eli öpülecek, saygıyla anılacak öğretmenlerdir.

Sonuç olarak her sistemde olduğu gibi çağdaş eğitim sisteminde de sevgi, diğer antitelerle birlikte bana göre en vazgeçilmez unsurdur. Diğer yandan fabrikada, tarlada, tüm iş yerlerinde verimin artması için, ilişkilerin sağlıklı yürümesi ve başarılı olabilmek için sevgi en önemli gereksinmedir. Sevginin olmadığı ya da eksik olduğu yerlerde nihaî hedeflere hiçbir zaman ulaşılamayacağı yadsınamaz bir gerçektir.
Ekolojik dengenin korunmasında da, doğa-insan ilişkilerinin sağlıklı sürmesinde de sevgiye gereksinim vardır. Sevgisizlik sonucu katledilen doğa bir gün geliyor intikam alıyor (toprak kayması, sel baskını, hortum vs.).

Sevgiyi evrensel ilişkilerde, evrensel boyutta düşünmek ve evrenin tüm boyutuna yaymak, evrenselliğin en önemli koşulu olmalıdır. Ancak o zaman savaşsız, sömürüsüz, huzurlu ve mutlu bir dünya yaratılabilir.

Amaçları çok iyi saptanmış yeni bir eğitim seferberliği çerçevesinde beyni bilgiyle, yüreği sevgiyle dolu, gerçekten idealist öğretmenler ve ülke koşullarına uygun programlarla ancak uzun vadeli hedeflere ulaşabiliriz

BENİ EĞİTİN

Eğitin beni, çocukluğumdan başlayarak
Alfabemi öğretin bana.
Çökmüş, yıkılmış umutlar içinde
Gülmeyi, filizlenmeyi öğretin,
Eğitin beni.
Tutun kolumdan gezdirin toprağımın üstünde,
Vatanımın dört bir yanını sevmeyi öğretin
Eğitin beni.
Çıkarın beni semalara uçmayı öğretin,
Atın beni deryalara yüzmeyi öğretin,
Eğitin beni.
Güneşi gösterin bana yağmurlu günde,
Kardeşliği öğretin,
Suç aramayın geçmişte, dünde,
Geleceği öğretin,
Eğitin beni.
Tutun elimdeki silâhı savaşmayı öğretin,
Millet için milletçe yaşamayı,
Korunmayı öğretin,
Eğitin beni.
İnsanlık içinde başımı dik tutmayı,
Milletimle gurur duymayı,
Yönetmeyi öğretin,
Eğitin beni.
Üzmeyin kısa bir ömür için
Elime verilen meş'aleyi ufuklara

VE DÜŞÜNÜR ÖĞRETMEN

Eylülde sararan yapraklarla beraber,
Öğretmenler vurulur, boş tarlaların ıssızlığında.
Ve düşünür öğretmen, ölümle yaşam arasında.
Kim, neden sıkmıştır, kahpe kurşunları, kahpece?
Yarar kurşunların sesi karanlığı bir gece.

Akan her damla kan, yaklaştırır ölümü.
Gurbetin kanlı tozu tutuşturur gönlünü.
Eğitim ordusunda olunca şanlı nefer,
Başlamıştır gurbete gitmek için bir sefer.

Ölümün beklediğini bilemezdi bu yerde.
Çare diye gelmişti, cehalet denen derde.
Böyle mi olmalıydı öğretmenin kaderi?
Alırlardı sılada elbet kara haberi.

Yaşlı ana sarılır cansız duran bedene.
Lânetler yağdırılır, ona ateş edene.
İntikam yeminleri edilir hep bir dilden.
"Rahat uyu öğretmen!Çıkmazsın gönüllerden."
Derler de unuturlar, adın kalır.

Hiç yorum yok: