Günümüzde toplumlar, çağı izleyen bir gelişim ve değişim içindedir. Bu gelişim, dolayısıyla beraberinde getirdiği değişim, toplumların kültürlerine de yansımaktadır. Bu anlamda kültürün toplumsal dinamiklerine bağlı bir değişim, olumlu izlenim olarak değerlendirilebilir. Ancak günümüz Türkiye’sinde bu gelişim ve değişime, kültürel anlamda, pek doğru oluştuğu söylenemez. Sözgelimi, geleneksel kültürün ürünü olan ve el sanatı (etnografik eşya) olarak nitelenen giyim-kuşamdan mutfak araç-gereçlerine, beşikten müzik aletleri yapımına, çeyizlik eşyadan değişik günlük kullanım eşyalarına, çok geniş bir yelpazede yeralan eşyaların bir çoğu, günümüzde işlevlerini yitirirken, bazıları da ya kaybolmuş ya kullanımdan kalkmış yada işlevlerini yitirirken, bazıları da ya kaybolmuş ya kullanımdan kalkmış yada işlev değiştirmiştir. El sanatı ürünlerinin üretimi ise geleneksel işlevleri dışında, turizmin talep ettiği yönde gelişmektedir. Bu anlamda üretimi yapılan el sanatı ürünlerin bir bölümü, geleneksel ürünlere yeni görünümler kazandırılarak yada işlev değiştirilerek yapılırken, bir bölümü de yeni tasarımlar olarak piyasaya sürülmektedir.
Kültürel devamlılık açısından, geçmişte yaygın biçimde, geniş kitlelerin günlük gereksinmesine yanıt veren bir çok el sanatı ürününün, toplumların yaşamından bir bir kopmaları, bunların yerini alanlarla, kaybolanların ilişkilendirilmelerini gerekli kılar. Çünkü kültürel değişme ile birlikte günlük yaşamdan işlevlerini yitirdikleri için çekilen yada işlev değiştirerek yeni görünümler kazanan bu el sanatları ürünler de değişme sürecine girmekte ve sonuçta o da değişmektedir.
Günümüzde yüksek gelire ve yarattığı ileri teknolojiye sahip ülkeler, hızlı değişimin, değiştirme tutkusunun insan üzerindeki etkisinin farkına vardılar. Bugün ileri teknoloji ürünü olarak günlük yaşamda kullanılan birçok araç-gereç, makine vb. üretimler, gelişmiş ülkelerce üretilip toplum yaşamına sokuldu. İleri teknoloji ürünlerinin yerini aldığı ve toplum yaşamında kullanımdan kalkan ürünler de müzelerde günümüz insanının bilgisine sunuldu. Bu süreç uzun bir dönemde yaşandı. Oysa ülkemiz insanları bu değişimi üreterek yaşamadığı, değişimin hız kazandığı bir dönemde, söz konusu teknolojik ürünleri satın aldığı için, eskiden kullandıkları, günlük yaşamlarında önemli bir yeri olan kültürün maddi ürünlerinin sonraki kuşaklara iletilmesinin gereğinin farkına geç vardılar.
İnsanların günlük yaşamlarını kolaylaştırmaya yönelik üretilen eşyaların geçmişine, yani kültür tarihi boyutuna bakıldığında; insanların bu eşyaları günlük yaşama kazandırırken, yenileri üretildiğinde, eskilerini bir köşeye atarken, onlara sahip olurken ve kullanırken, eşya-insan ilişkisine fazla önem verilmediği dikkati çeker. Bir başka anlatımla, kültürün maddi ürünleri veya etnografik eşya olarak nitelenen, tamamen insan gücüne dayalı, basit araçlarla üretilen ve günümüzde endüstriyel nesnelere dönüşen, günlük kullanım eşyalarının yapımında ve sahiplenmesinde, insanlarca oluşturulmuş değerlerin (halkbilimsel bilgilerin) gerektiği gibi önemsenmediği gözlenir. Oysa insanlık paleolitik çağdaş günümüze doğa ile savaşımında, kültür tarihi açısından önemli olanı, insan yaşamını kolaylaştırıcı bir çok eşya üretmiştir. Bu dönemde, özellikle endüstrileşme sürecinin yaşandığı yakın tarihte, saf kültürlerin yerini melez kültürlerin aldığı kaygan zeminler oluşmuş, dolayısıyla kimlik arayışları da hızlanmıştır. Günümüzde ise adına bilişim/bilgi çağı denilen yeni bir geçiş dönemi yaşanmaktadır. Özellikle son on yılda hızlı sosyo-ekonomik ve politik gelişmelerle dünyanın bloksuzlaşmaya doğru gittiği; tarihin sonu, endüstriyel toplumun sonu gibi kavramların tartışıldığı bir dönem yaşanıyor. Ayrıca yeni milliyetçilik, yerellik-evrensellik, yoksulluk, işsizlik, toplumsal kutuplaşma, marjinalleşme gibi yeni sembolik ve politik şekilde iç içeyiz.
Böyle bir kargaşa içinde dünyada farklı toplumların insanları ötekilerini tanımak, onlardan bir şeyleri kendi mekanlarında bulundurmak istemektedirler. Turizm olgusu da bu istekte önemli rol oynamaktadır.
Bu çalışmada, yukarıda belirtilmeye çalışılan yaklaşımla, el sanatları ve turizm kavramlarının ilişkisi “Turizmde Değerlendirilen Bazı El Sanatı Ürünler” başlığı altında ele alınırken, karşılaşılan sorunlara eleştirel gözle bakılmaya, ayrıca turistik amaçlı bazı üretimler, İzmir’deki örnekleriyle tanıtılmaya çalışılacaktır.
El Sanatları adı altında toplanan ürünler, genellikle yerel özellikli, doğal ham maddelerden, el becerisi ve basit aletlerle, belli bir gereksinmeyi karşılamak amacıyla üretirler. Toplumdaki işlevi nedeniyle, geleneksel kesimle yakından ilgili olan ürünlerin, el sanatı olarak nitelenmesi, bu ürünlerin sanatsal yönünden çok, üretim çevresi ve ürünün toplumdaki işlevi ile yakından ilgilidir. Bu demektir ki; el sanatları adı altında toplanabilen ürünler adlarını hem üretim tekniğinden hem de üretim çevresinden almaktadır. Bu üretimin özellikleri arasında; az gelişmiş teknoloji kullanımı, geleneksel malzemeyle yapılmış işlevsel eşya olması sayılabilir. Ayrıca bu işlevsel ürünlerin yapımında yazılı bir kural yoktur. Ancak, ürünlerin yapım tekniğinde ve ürünün çeşitlenmesinde (işlevsel biçim almasında) geleneği vardır.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de, geçmişten günümüze insan yaşamında iki öğe,, bir yandan manevi gereksinimler, öte yandan işe yararlılık ve gerekli olma birbirinden ayrılmamıştır. Bu bakımdan el sanatı ürünler; toplumun geleneksel yaşamıyla olan bağının korunduğu bir alan olması açısından, geleneksel öğelerin halkalarından olma durumunu korumaktadır. Bu yönüyle el sanatı ürünlerin günümüzde değer kazanması, onun özündeki değişimden çok, toplumdaki teknolojik değişimden ve gelişmiş endüstriden uzak kalmış olmasındandır. Bunun bir göstergesi olarak; gelir düzeyi yüksek kesimin evlerinin bir köşesini “şark köşesi” yapma isteği gösterebilir.
Ülkemiz, toplumdaki değişime, gelişime koşut olarak, giderek atölyelerin fabrikalara dönüştüğü ve kırsal kesimde yaşayan ülke nüfusunun %80’lerden %60’lara inerek kentleşmenin arttığı bir dönemden geçerek bu günlere gelmiştir. Cumhuriyetin ilk yıllarında el emeği üretimleri niteleyen terimler artık değişmeye başlamış, 1930’lu yıllarda kullanılan köylü el sanatları, köylü ailesinin el işçiliği, ev sanayi gibi terimler, yerini 1940’lı yıllarda, el sanatları ev sanatları çarşı sanatlarına, 1960’lı yıllarda el sanatları, küçük sanayi ürünleri gibi terimlere bırakmıştır.
1960’lı – 1970’li yıllarda turizmin önemsenmesine koşut olarak turistik eşya, turistik hediyelik eşya, turistik el sanatları gibi kavramlar konuşulmaya ve bu alana bazı bilim çevrelerinin dikkati çekilmeye başlanmıştır.
Günümüzde kültürün maddi ürünleri olarak, çeşitli el sanatı örnekleri, kültür tarihi açısından önemini korurken, bu alanda yapılan adlandırmalarla da yoğun bir kavram kargaşası oluşturmaktadırlar. Sözgelimi, köylü el sanatları, halk sanatları turistik el sanatları, turistik-hediyelik el sanatları, geleneksel Türk el sanatları gibi adlar kullanıldığında, el emeğine dayalı, basit araçlarla, genellikle doğal hammaddelerden yapılan ürünler akla gelmektedir.
Cumhuriyet dönemi de ülkemizin geçirdiği değişim sürecine koşut olarak bir çok dalda olduğu gibi, el emeğine dayalı üretime ve bu tür üretim sonucu elde edilen ürünlere el sanatı üretimi ve el sanatları terimlerinin kullanılması, ürünlerin insan emeği yoğun çalışmayla oluşturulmaları ve tek örnek olmalarından kaynaklanıyor. Bu genelleme hemen hemen bütün dünya ulusları içinde geçerlidir. Ancak günümüzde, artık birçok bilim dalının uğraşı alanı içine giren el sanatları, geçmişte olduğu gibi bazı meraklıların elinde koleksiyon parçası olmaktan öteyle bir sanat dalı olarak görülmektedir.
Turizm ise çeşitli sorunların yaşandığı bir sektördür. Baş zorluk, gelişmişlikten kaynaklanmaktadırlar. Bu anlamda turizm sektörü, farklı sektörlerle iç içedir. Birbirleriyle ilişkili olan bu sektörler, sağladıkları yararlar yanında, yarattıkları dar boğazları da beraberinde getirmektedir. Sözgelimi; turizm hizmetlerinde tüketilen beslenme, tanıtıma veya kullanıma yönelik ürünler; diğer bazı sektörün ürünleri gibi ham veya yarı mamul değil, tüketiciye sunulmaya hazır, mamul ürünlerdir. Ayrıca bu mamul ürünler; seçkin bir kitleye doğrudan sunulmaktadır. Bu da turizmin hizmetine sunulan ürünleri, insan kalitesine bağımlı hale getirmektedir. İnsanlar ise, çok değişik değerler taşımaktadır. Turizm de mevsimlere göre değişim göstermektedir. Dolayısıyla, mevsimlik hazırlık iyi yapılamazsa, sonuç almakta güçleşmektedir.
Günümüzde, dünya nüfusunun hızla artışı, endüstrileşmeye koşut olarak, doğal kaynakların tükenişi, çevre kirliliği gibi konular yanında, ikibinli yıllara yönelik ön görülen 600 milyar dolarlık turistik harcamadan alabilmek için yapılan girişimler arasında, el sanatı ürünlerin de yer aldığı dikkat çeker.
Turizm sektöründe, tarih, coğrafya, kültür ve sanat gibi alanlarda tüketim söz konusudur: Bu da, ülkenin varolan kültür değerlerini tanıtım hizmeti olarak, turizmin emrine sunmayı gerektiriyor. Bu bağlamda, turizm sektöründe, devlet ve özel kuruluşlarla, el sanatı ürünleri yapan kesimin işbirliği ile üretilen hizmete gereksinme vardır. Çünkü, toplumun geçmişine yönelik kültürel birikim özelliği olan, çoğu yerel gereksinmeleri karşılaşmak amacıyla, geleneksel anlamda üretilen, el sanatı, ürünler, ticari nedenle ülke tanıtımına ve ekonomisine katkı amacıyla pazara çıkartılıyor. Dolayısıyla, bu anlamda el sanatı ürünlerin tanımı iyi yapılmalıdır. Bu tanım iyi yapılamazsa, ulusal anlamda yozlaşmaya neden olabilir.
Ülkemiz açısından bu konuda önemli bir unsurda gelişmiş ülkelerin insanlarının geleneksel anlayış içinde konuk edilmek istenmesidir. Bunun sonucu geleneksel anlamda sunulan hizmet, güçlükleri de birlikte getirmektedir. Bir başka deyişle, kültürel değerler turizmin pazarına sunulurken, sunulan ürünün yada hizmetin, kendi yapısı içinde varolan değerleri de zorlanıyor. Sözgelimi, kültürel animasyonlar da olduğu gibi. Sonuçta turizm alanındaki istekle, sunulan hizmet çoğu zaman kesişmiyor.
Günümüzde, gelişmiş toplumlar tüketim toplumu olarak adlandırılmaktadır. Tüketim toplumunda, çağdaş ürünlerin hızla gelişip yayıldığı, büyük kentlerde yaşayan insanların ömürlerinin çoğunun yollarda geçtiği, çağdaş yaşamın getirdiği stresin insanları geleneksel zevklerden uzaklaştırdığı bir kültürel ortamda üretilen ürünler ve değerler tüketilmektedir.
Bu anlamda bakıldığında, dünya genelinde olduğu gibi, Türkiye’de el sanatı adı altında turistik anlamda piyasaya sürülen bazı ürünler, yozlaşmanın, bozulmanın örnekleri olarak yansıyabilmektedir. Bu olumsuzluklara karşın, ülke genelinde kaliteli kültürel ürünlere yatırım yapabilmekte, yerel özelliklere sahip geleneksel el sanatı ürünler, çağdaş insanın gereksinmesine cevap verecek biçimde pazara sunulabilmektedir.
Her alanda olduğu gibi turizm alanında da hızlı üretim ve artan talep, el sanatı ürünlerin çeşitlenmesine neden olmuş ve talep artışı el sanatlarının kalitesine de etki etmiştir. Böylece günümüzde, Türkiye’de, turistik hediyelik eşya adı altında, Türk el sanatı ürünlere yeni işlevler kazandırılmıştır.
Turizmde unutulmaması gereken önemli bir konu da kültürel yaklaşımların sektöre katkıda bulunduğudur. Bu katkı, hem tanıtım, hem de ekonomik olmaktadır. Bilindiği kadarıyla, dünyanın en çok turistik kabul eden kıtası Avrupa’dır. Bunun kültürel göstergeleri de vardır. Sözgelimi; Paris’te 82, Kopenhag’da 80 müze bulunmaktadır. Müzeler, ulusların tarihsel, kültürel ve sanatsal varlıklarının, bir başka deyişle, geçmişte oluşmuş değerlerinin günümüzdeki göstergeleridir. Müzeleri gezenler, müzenin ait olduğu ulusun geçmişi ve günümüzdeki birikimlerine ilişkin bilgi edinirler. Kısaca söylemek gerekirse müzeler, farklı ulusların insanlarının birbirlerini tanımalarına, sevmelerine katkı sağlarlar.
Sonuç olarak, el sanatı ürünlerin pek çoğunun Türkiye’de önemli işlevleri olduğu, bu nedenle ülkemizin özellikle kırsal kesiminde, geleneksel anlamda, ihtiyaç için üretildiği bilinmektedir. Bir başka deyişle el sanatlarının, Türk toplumunun günlük yaşamının ve kültürel değerlerinin göstergelerinden birisi olarak, toplumumuz için çok değerli ve üretimin de yaşamın bir parçası olduğu söylenebilir... Bu anlamda Türkiye’nin değişik yörelerinde yapılan el sanatı ürünlerin, kültürel birikim olması nedeniyle kültür tarihi açısından önemi yadsınamaz. Yine Türkiye’de el sanatları alanında kapsam, tanımlama, adlandırma ve yozlaşma konularında bir kavram kargaşası yaşandığı da bilinmektedir. El sanatı ürünlerin kültür tarihi açısından önemi nedeni ile, kaybolması, kaybolmaya yüz tutması yada çağdaşlaştırma adına yapılan girişimlerle değişime uğraması, bu alanda (koruma ve onarım yanında) müzeciliğin geliştirilmesini de beraberinde getirmektedir.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder