Google
 

9 Ekim 2007 Salı

KEREVİTLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ

T.C.
SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ
ORMAN FAKÜLTESİ
ORMAN MÜHENDİSLİĞİ BÖLÜMÜ





KEREVİTLERİN GENEL ÖZELLİKLERİ
BİYOLOJİSİ VE YETİŞTİRİCİLİĞİ

DÖNEM SEMİNERİ


DANIŞMAN
Prof. Dr. İdris OĞURLU

HAZIRLAYANLAR
İsmail KALIN 0012001040
Tolga SARI 0012001033



ISPARTA – 2002
İÇİNDEKİLER
1- GİRİŞ. 1
2- TATLI SU İSTAKOZLARININ SİSTEMATİKTEKİ YERİ VE GENEL ÖZELLİKLERİ 1
2.1. Tatlısu İstakozlarının Sistematikteki Yeri 1
2.2. Genel Özellikleri 1
3. KEREVİTLERİN VÜCUT YAPISI 2
3.1. Morfolojik Özellikleri 2
3.1.1. Dış Görünüşü. 2
3.1.2. Gövdenin Bölümleri 3
3.2. Organ Sistemi 3
3.2.1. Vücut Boşluğu. 3
3.2.2. Sindirim Sistemi 3
3.2.3. Solunum Sistemi 3
3.2.4. Dolaşım Sistemi 3
3.2.5. Boşaltma Sistemi 4
3.2.6. Sinir Sistemi 4
3.2.7. Kas Sistemi 4
3.2.8. Duyu Organları 4
4. KEREVİTLERİN BİYOLOJİK ÖZELLİKLERİ 4
4. l. Yaşama Ortamları 4
4.2. Beslenme. 4
4.3. Kabuk Değiştirme. 5
4.4. Büyüme ve Gelişme. 6
4.5. Üreme. 6
5. ÖNEMLİ KEREVİT TÜRLERİ 7
5.1. Astacus leptodactylus (Göl İstakozu) 7
5.1.1. Astacus leptodactylus salinus (Nordmen 1842) 7
5.1.2. Astacus leptodactylus leptodactylus (Eschscheltz 1823) 8
6. KEREVİTLERİN YAPAY ÜRETİMİ 8
6.1. Toprak ve Beton Havuzlara Yumurtalı Dişi Stoklayarak Larva Üretimi 9
6.2. Toprak - Beton Havuzlara Anaç Dişi ve Erkek Stoklayarak Larva Üretimi 9
6.3. Yumurtalı Dişilerin Kuluçka Kanallarında Yetiştiriciliği 9
6.4. Kuluçka Kaseti veya Zuger Şişelerinde Kuluçka ve Larva Üretimi 10
6.5. Yumurta ve Embiryo Gelişimi 11
6.6. Yumurtaların İnkubasyonu. 11
6.7. Post-embiryonik Safhalar 12
7. YAVRU KEREVİT YETİŞTİRİCİLİĞİ 13
7. l. Ekstensiv Yetiştiricilik Metodu. 13
7.2. İntensiv Yetiştiricilik Metodu. 13
8. KAYNAKLAR.. 15























1- GİRİŞ
Kurustaselerin tatlısuda yaşayan forlarından olan kerevitlerin yetiştiriciliği, özellikle Kuzey Amerika'nın güney eyaletlerinde, Avrupa ve Avustralya’da yapılmaktadır. Yetiştiricilik yolu ile elde edilen üretim miktarı 1993'te 40.000 ile 60.000 ton arasındadır. (Holdich, 1993), Kuzey Amerika, Çin, Avustralya, Kenya, Türkiye ve Avrupa'da avcılık ile elde edilen Kerevit miktarı da yaklaşık bu civardadır. Kerevit 1830 yılından beri dünyada önemli bir ihraç ürünü olarak değerim giderek arttırmaktadır. Türkiye’de ise II. Dünya Savaşından sonra su ürünleri içerisinde ihraç ürünlerimiz arasına girmiştir.
Kerevitlerin yetiştiriciliği diğer krustaselere göre daha kolaydır. Bunun sebeplerini şöyle özetleyebiliriz.
- Bir kez stoklandıklarında, bölgede süreklilik arz eden bir populasyon oluştururlar ve bir daha stoklanmalarına gerek kalmaz, böylece heçerilerde stoklama veya yetiştiricilik amacıyla yavru kerevit üretimine gerek kalmayabilir.
- Havuz derinliğinin 50 cm olması yeterli olduğundan yetiştiricilikte daha az suya ihtiyaç duyulur.
- Bölgede pirinç tarlaları varsa küçük bir değişiklikle kolaylıkça kerevit üretimi amacıyla kullanılabilir.
- Yemleme yapılmadan da, sadece havuzlardaki bitkisel üretimin teşvik edilmesiyle 500 - 1500 kg/ha ürün alınabilir.
Yetiştiriciliği kolay olan kerevitlerin, diğer krustaselere göre dezavantajları ise özellikle yumurta verimliliklerinin düşük olması ve hasatlarındaki zorluktur. Kerevitler böcekler ve örümceklerle birlikte eski bir hayvan grubunu oluşturmaktadırlar. Tatlısu istakozları (Kerevitler) başlangıçta denizlerde yaşıyorlardı ve zamanla tatlı sulara geçmişlerdir.
2- TATLI SU İSTAKOZLARININ SİSTEMATİKTEKİ YERİ VE GENEL ÖZELLİKLERİ
2.1. Tatlısu İstakozlarının Sistematikteki Yeri
Kerevitlerin sistematik açıdan sınıflandırılması açıklık kazanmış olup. cins ve türlerin belirlenmesine kadar gidilmiştir. Türkiye genelinde bulunan Astacus leptodactylos (göl İstakozu) türünün sistematiği şöyledir.
Şube : Arthropoda : Eklem bacaklılar
Sınıf : Crustacea : Kabuklular
Alt Sınıf : Malacostraca : Gelişmiş kabuklular
Takım : Eucaridae
Alt Takım : Decapoda : Ön ayaklılar
Familya : Astacidae : İstakozlar (Kerevitler)
Cins : Astacus : İstakoz (Kerevit)
Tür : Astacus leptodactylus : Göl İstakozu
Alt Tür : A.leptodactylus salinus
A.leptodactylus leptodactylus
2.2. Genel Özellikleri
Kerevitler, Astacidae familyasında toplanmışlardır. Bu familyanın 20 kadar türü bulunur. Su ürünleri olarak ekonomik değeri yüksek olan en önemli tür Astacus astacus (Has İstakoz )'dur. Bu tür kuzey yarımkürede yaygın olarak bulunur. Bu İstakozlar: ırmaklarda, göllerde, berrak sularda yaşarlar.
Türlere göre kerevitlerin çevresel koşullara toleransları farklı olmakla birlikte, Tablo l'de özetlenen değerler tropik türler dışında diğer tüm türler için geçerlidir.
Tablo l : Kerevitler için uygun çevresel koşullar (Alderman, Wickins 1990)
ÇEVRE KOŞULLARI
DEĞER
SICAKLIK

ÜREME İÇİN
6-13 °C
BÜYÜME İÇİN
14-22 °C
pH
6.5-8.5 (minimum 6)
TOTAL SERTLİK
50-200 (minumum 40)
KALSİYUM
>5 ppm (minumum 4)
OKSİJEN
5-6 ppm
SALİNİTE
0-5 PPT
İYONİZE OLMAYAN AMONYAK (NH3)
<0,1 PPM

Gündüzleri kendi kazdıkları yuvalarında, veya bitkilerin altında saklanırlar, geceleri ise yuvalarından çıkarak dolaşırlar.
Anadolunun çeşitli kesimlerinde Astacus leptedactylus tür ve alt türleri bulunur. Boyları ergin erkeklerde 20-25 cm, dişilerde 15-18 cm'dir. Bir çift uzun anten, iki çift kısa anteni vardır. Kafa sivri ve gözleri çıkıntılıdır. Bir çift kuvvetli kıskaç ve dört çift bacakları vardır. Birinci ve ikinci bacakları zayıf kıskaçlı, son iki çift tırnakları olup, toraks kitini bir zırhla kaplıdır. Solunumu solungaçları aracılığı ile yaparlar. Vücutları yüzmeye yarayan kuyruk yelpazesi ile son bulur. Kuyrukta yumurta ve sipermaların çıkmasını sağlayan simetrik bir çift genital porus (cinsiyet deliği) vardır. Bunlar erkeklerde son çift bacaklar hizasında, dişide ikinci çift bacaklar hizasında karın üzerinde yeralır.
Kerevitin koku alma duyusu çok iyi bir şekilde gelişmiş olmasından faydalanılarak taze ve kanlı yemlerle çok kolay avlanılabilir. Doğada kerevitlerin besinlerini çürümekte olan hayvansal ve bitkisel maddeler, kurbağalar, böcekler, küçük canlı balıklar ve kabuklu hayvanlar oluşturur. Suni olarak yetiştirilenlerin ise: lahana, havuç, taze et, dalak ve ciğerlerdir.
Çoğalmaları yumurtlamak suretiyle gerçekleşir. Çiftleşme zaman Ekim ayının ikinci yarısından Kasım ayının sonuna kadar olan sürede gerçekleşir.
3. KEREVİTLERİN VÜCUT YAPISI
3.1. Morfolojik Özellikleri
3.1.1. Dış Görünüşü
Astacus leptodactylus türünün görünüş ve rengi çevreye, yaşadığı ortama göre oldukça farklılıklar gösterir. Fakat genelde yeşili sarımtırak renkte olup, karın kısımda kirli beyazdır. Derin sularda yaşayanlar daha koyu renklidir. Pişirilince açık kırmızı renk gösterirler. Kıskaçları dar ve uzun olup, kasları zayıftır. Kıskaçlarının üzeri kahve rengi noktalıdır.
3.1.2. Gövdenin Bölümleri
Gövde, sefalatoraks (göğüs) ve abdomen (karın) olmak üzere iki kısımdır. Göğüs sert ve belirgin bir karopaks (kabuk) ile örtülüdür. İskelet - kabuk dışındadır. Kabuk, eklem kısımları dışında hareketsiz ve serttir. Eklemler yumuşak ve ince olup yapısı değişiktir. Hareketli bütün noktalarında özel bir mafsal bulunmaktadır. Bu mafsal kabuğun kırılmasını, kesilmesini önlemektedir.
Başta bir çift uzun anten ile bir çift kısa antencik bulunur. İleriye doğru uzun sivri çıkıntıya rostrum denir. Rostrumun iki yanında çukurluklara yerleşmiş olan gözler bulunur. Gözlerin ön ve arkasında diken şeklinde çıkıntılar vardır.
Göğüs kısmında yürümeye yarayan dört çift ayak vardır. Karın, altı adet sekmentten (halkadan) oluşmuştur. Karın sonunda iki parçalı telson ve yelpaze şeklinde iki çift üropod vardır. Karında bulunan beş çift ayağa yüzme ayakları denilir. Erkeklerde bu ayaklardan öndeki birinci çifti sperma naklinde kullanılır. İstakoz vücudundaki bütün ekstrimiteler ventral kısımdadır.
3.2. Organ Sistemi
3.2.1. Vücut Boşluğu
Vücut boşluğuna solom adı verilir. Solom boşluğu diğer organlar tarafından daraltılmış olup, bu boşluğun içi kanla doludur ve dolaşım sisteminin bir kısmını oluşturur.
3.2.2. Sindirim Sistemi
Sindirim sistemi ventral konumlu ağızdan başlar. Besinler ağızda ince öğütülmüş bir sekile getirilir. Çene ayaklarında çiğnenen ve maxillerde öğütülen yiyecek, kısa ve dar olan yemek borusundan geçerek miğdenin ön bölümüne gelir. Kerevitlerde mide iki kısımdan oluşur. Bu kısımlar cardial ve plorik olarak adlandırılır. Bağırsak düz uzayan bir şekilde mideye bağlıdır ve bütün abdomen boyunca uzanarak telsonun alt kısmında anüs ile birlikte dışarı açılır. Bağırsaklar mavi renklidir ve hayvanın su regülasyonunu'da sağlamaktadır.
3.2.3. Solunum Sistemi
Solunum solungaçlar ile gerçekleştirilmektedir. Tüylerle bezenmiş olan solungaçlar 2. ve 3. çene ayaklarının ve ilk 4. yürüme bacağının bazal segmentinden çıkar. 18 çift solungaç bulunur. Ayakların hareketi ile solungaçlarda hareketlenir. Su arkadan gelir önden çıkar. Kerevitlerin sudan çıkarıldıktan sonra uzun süre canlı kalabilmesinin sebebi ise solungaçlarının nemli ve ıslak kalmasından dolayıdır.
3.2.4. Dolaşım Sistemi
Kerevitlerde "Açık Dolaşım Sistemi" mevcuttur. Midenin arkasında, sırta yakın bir yerde bulunan kalpten kan arferlere pompalanır. Kan kalbin belirli aralıklarla düzenli olarak yaptığı kasılmalarla pompalanır. Kalp beşkeni anımsatan bir biçimdedir.
Kan iç organlara, kaslara oksijen ve sindirilen besin maddelerini taşır. Pompalanan kanın tümü daha sonra damarlar aracılığıyla solungaçlara ulaşır. Orada kanın içindeki karbondioksit atılıp yerine oksijen alınır. Solungaçların çok ince kutikulaları bu alışverişi kolaylaştırır. Damarlar aracılığı ile solungaçlardan çıkan kan kalbi çevreleyen zar (kalp dış zarı) ile kalp arasındaki boşluğu ulaşır.
Kan soluk kırmızıdan maviye kadar değişen bir renktedir. Istakoz canlı iken kan mavimsi bir renktedir. (Mavi renk, oksijende hemosiyanin varlığını gösterir.) Kan, su veya havayla temas ederse pıhtılaşır.
3.2.5. Boşaltma Sistemi
Boşaltım sistemi, bedenin ön bölümünde yer alan anten bezleridir. Böbrekler bir çift olup, yeşil mercimeğe benzerler ve antenlerin kaidesinden dışarı açılırlar, üre ve ürikasit böbreklerle, amonyak ise solungaçlarla dışa atılır.
3.2.6. Sinir Sistemi
Sinir sistemi, ip merdiven şeklinde olup ganglionlar ve sinir tellerinden oluşmuştur. Sinir kordonu üzerinde 6 çift ganglion bulunur. Her gangliondan 3 çift sinir çıkar. Bu sistem yutağa kadar bağırsağın altında seyreder.
Dokunma uyarılarım algılayan dokunma kılları özellikle makaslarda ağız üstünde ve bedenin karın yüzeyinde yoğundur.
Su içinde yayılan kokulan algılarlar ve yiyecek aramada başlıca rolü oynarlar. Dengeyi algılamanın temel organı sırt yüzeyinde, her duyargacın dibindeki bölütte bulunan Stosit (denge taşı kesesi)'dir. Stosit içinde çok sayıda duyu kılı, kum tanecikleri, kalsiyum karbonat v.b. yapılar bulunur.
3.2.7. Kas Sistemi
Çizgili kaslar birbirinden farklı iki tip kastan oluşur. Bağlı bulundukları beden bölümü bedene doğru yada yakınındaki bir ekleme doğru çeken bükücü kaslar. Bağlı bulundukları beden bölümünü uzatan açıcı kaslar.
3.2.8. Duyu Organları
Duyu organlarının en önemlisi kuşkusuz gözlerdir.Gözler başın yan taraflarında saplar üzerinde çıkıntı şeklinde yer alır. Gözler yüze yakın uzun görme birimi içerir. Görme biriminin her biri, boya maddesi içeren bir hücre kınıyla çevrilidirler. Antenciklerin kaidesinde denge organı bulunur.
4. KEREVİTLERİN BİYOLOJİK ÖZELLİKLERİ
4. l. Yaşama Ortamları
Kerevitler nehirlerde, çaylarda, göllerde, göletlerde ve hatta bataklıklarda bile yaşayabilirler. Genelde çakıllı diplerde, taşların altında veya çukurların içinde barınırlar. Çok derin olmayan, bitkili, balçıksız, kalkerli suları severler. Kalker kabuklarının gelişmesini sağlar. Kerevitler kireç taşlarının bol olduğu yerlerde taşların arasına girerek avını bekler. Daha çok sabah ve akşam karanlıklarında veya geceleri ortaya çıkarlar. Gündüzleri çukurlara veya taşların altına saklanırlar. Güneş ışınlarından hoşlanmazlar. Karanlık ve loş yerleri tercih ederler. Suyun dibinde ağır ağır yürür veya geriye doğru kesik kesik hamlelerle yüzerler.
Kerevitler en çok nötr sulardan hoşlanırlar. Suyun pH'si 5-6'nın altına düşmemelidir. 1,4-2 m derinlikteki suları tercih ederler. Suyun sertliği 50-200 ppm, tuzluluk oranı 6-010, sıcaklık ise 10-32 °C olmalıdır.
4.2. Beslenme
Kerevitler bitkisel ve hayvansal çeşitli besinlerle beslenirler. Besinlerin genelde hava kararmaya başladığında gezerek bulurlar.
Doğada kerevitler çürümekte olan hayvansal ve bitkisel maddeleri, canlı balık yavrularını ve küçük kabuklu börekleri yerler. Bazı hallerde birbirlerini bile yiyebilirler. Ayrıca kurbağalar, sümüklüler, solucanlar ve su fareleri de kerevitlere besin teşkil eder.
Kerevitler genelde hep canlı yemi tercih ederler. Çok aç kalmadıkça kokuşmuş besinleri ve ölü hayvan artıklarım yemezler. Nehir ve göl İstakozlarının en iyi 20-25°C sıcaklıktaki sularda beslendikleri bilinmektedir.
Kerevit yetiştiriciliğinde bilinen doğal besinlerin verilmesine özen gösterilmelidir. Örneğin: yumuşakçalar, kurbağalar, yeni ölmüş balıklar ezilerek veya küçük parçalara ayrılarak verilebileceği gibi bitkisel gıdalardan havuç, kabak, turp, patates, pancar gibi besin maddeleri çiğ olarak veya hoşlandıktan sonra verilmektedir. Özellikle turp ve yumuşakçalar kalker yönünden zengin olduğundan daha çok tercih edilmelidir.
4.3. Kabuk Değiştirme
Kerevitlerin dış iskeleti (kabuk) bir destek organı olarak, tabiat olaylarına karşı vücudu koruyucu bir zırh olarak kabul edilir. Kabuk eklem yerlerinde oldukça ince, diğer yerlerde kalındır. Kabuk dört bölümden oluşur:
A-) En içte benal membran
B-) Kitinojen eritel hücrelerinden oluşan hypodermis tabakası
C-) Kitini endokuticula
D-) En dışta da epikuticula tabakası yer alır.
Kabuğun kimyasal analizinde ise %46 kitin, %40 kalsiyum karbonat %7 kalsiyum fosfat bulunmaktadır. Büyüme kabuğun düşmesi ile mümkün olmaktadır. Eski kabuğun bütün teferruatıyla düşmesi sonunda bu kabuğun altında daha önceden meydana gelmiş yumuşak yeni bir kabuk çıkar. Bu olaya kabuk değiştirme denir. İşte bu yeni çıkan kabuk büyüdükçe kerevit de büyür.
Kabuk değiştirmeden önce kerevit besin almaz, sessiz ve hareketsiz saklanır. Besin noksanlığı nedeniyle kabukta mevcut bulunan kitin ve kirecin çözülmeye başladığı, rengin koyulaşmaya başladığı görülür. Midenin yakınında 5 mm çapında yuvarlar mide taşları bulunur. Kabuk değiştirme olayı sırasında bu taşlar mide içine alınır, midede çözülen bu taş kabuk sertleşmesinde kalsiyum olarak kullanılır.
Kerevit kabuk değiştirirken iki yana doğru sallanır. Kıskaç ve ayaklarını açıp kapar. Karın ve göğüs arasındaki ince deri ayrılır, hayvan kambur bir şekil alır. Kabuğun önce sefelotoraks kısmı çıkar. Bunu kıskaçlar, abdomen ve diğer ayaklar takip eder.
Kabuk değiştirme süresi 5 dakika ile 24 saat arasında tamamlanabilir. Yeni kabuklu İstakoz yumuşak tereyağı gibidir. Yeni çıkan kabuk 8-10 gün içersinde sertleşir.
Kerevitler I.yıl 8, II.yıl 5, III. Yıl 2-3 defa kabuk değiştirirler. Olgunluk döneminden sonra dişiler l, erkekler 2 defa kabuk değiştirirler. Bundan dolayı erkekler dişilere nazaran biraz daha büyüktür.
Kerevitler kabuk değiştirme safhalarını şu şekilde özetleyebiliriz:
- Yumurtadan çıkan yavrular ilk 8-10 gün içerisinde birinci kabuk değişimini, 2-3 hafta sonra ikinci kabuk değişimini yaparlar. Böylece belli aralıklarla birinci yıl sonuna kadar 8 defa kabuk değiştirirler. İlk yılın son kabuk değişimi Mayıs veya Haziran aylarında meydana gelir.
- İkinci yılda yaz ve sonbahar döneminde olmak üzere iki defa, gelecek ilkbaharda üç defa olmak üzere toplam beş defa kabuk değişimi olur. Kışın kabuk değişimi olmaz.
- Üçüncü yıl erkek kerevitler Haziran ve Eylül ayında olmak üzere iki defa, dişiler Temmuz ve Ağustos ayında bir defa kabuk değiştirirler.
- Dördüncü yıldan sonra sadece yaz aylarında erkekler iki, dişiler bir defa kabuk değiştirir.

4.4. Büyüme ve Gelişme
Kerevitlerde büyüme ve gelişme, suyun yapısına, iklim şartlarına, besin kaynağına bağlı olarak değişir. Kerevitler ilk yıl 8 defa kabuk değiştirerek 5 cm uzunluğa, ikinci yılda 5 defa kabuk değiştirerek 8 cm uzunluğa erişirler. Üçüncü yılda 10-12 cm uzunluğa ve 150-250 gr. ağırlığa erişebilmededirler.
Kerevitler çevre koşullarına bağlı olmakla birlikte 5 yaşında olgunlaşırlar. 20 yıl kadar yaşadıkları iddia edilir. 20-25 cm uzunluğa erişebilirler. Göl İstakozlarının ise bu zaman sürecinde 30 cm uzunluğu erişebildikleri bilinmektedir.
Göl İstakozları üçüncü yıl sonra 8-9,5 cm uzunluğunda iken cinsi olgunluğa eriştiği bilinmektedir.
4.5. Üreme
Kerevitler ayrı eşeyli hayvanlardır. Yumurtlamak suretiyle çoğalırlar. Testis ve ovaryumlar çift olarak midenin altında bulunur. Yonca yaprağı şeklinde olan ovaryum iki kanalcıkla sondan üçüncü çift yürüme ayaklan arasında yer alan toplu iğne büyüklüğündeki cinsiyet deliklerine açılmaktadır. Sonbahara doğru yumurtlama mevsiminde ovaryum şişer ve kahverenginden koyu maviye kadar değişen renkte yumurtalar verir. Yumurtalar cam mavisini andıran yapışkan bir madde içinde muhafaza edilir.
Erkeklerde erkeklik bezleri dişilerde olduğu gibi aynı yerde bulunur. Erkeklik organı sperma nakleden l mm çapında 30-40 cm uzunluğunda iki kanalcıkla son çift yürüme ayakları arasındaki cinsiyet deliğine açılır. Eylül veya Ekim ayında cinsi olgunluğa ulaşan erkek bir kerevit parçalandığında sperm ile dolu fakat yenmeyen erkeklik organını görmek mümkündür. Düz, yuvarlak bir görünümde olan sperma hücreleri dik ve ince kamçılarla sarılmıştır. Bu hücreler süte benzeyen bir sıvı içersinde yüzmekte ve su ile temasa geçince katılaşarak erişte formunda sperm kapsüllerini meydana getirirler.
Göl İstakozları 8-9,5 cm uzunlukta 3 veya 4 yılın sonunda cinsi olgunluğa erişmektedirler.
Çiftleşme sonbaharda Ekim sonu, Kasım veya Aralıkta su sıcaklığının 10-11 °C'ye düştüğü aylarda olur. Erkekler bu aylarda dişilerini ararlar. Çiftleşmek için erkek kerevit kendine has hareketlerle dişi kerevite yaklaşır. Kıskaçları ile yakaladığı dişiyi sırt üstü yere yatırır. Üstüne çıkar ve kıskaçlarıyla dişi kerevitin kıskaçlarını yana bastırarak dişinin hareketsiz kalmasını sağlar. Daha sonra erkek kerevit spermalarını dişinin üçüncü çift üreme ayakları arasındaki cinsiyet deliğine bırakır. Çiftleşmeden sonra boşalan spermalar dişinin son üç yürüme ayaklarının birisine ve kuyruk üzerine yapışırlar. Su ile temas eden spermler sertleşerek bu bölgede şekilsiz beyaz leke halinde bir görünüm arz ederler.
Kerevitlerde çiftleşme ve döllenme ayrı zamanlarda olur. Dişiler genel olarak çiftleşmeden 6-8 hafta sonra yumurtalarını gece bırakır ve döllenme gerçekleşir. Kerevitler yumurtalarım bırakırken karını toraksa kapatır ve ters döner. Yumurtlama sırasında yumurtalarla birlikte karın altındaki bezlerden de yapışkan ve sarı bir salgı salgılanır. Bu salgı sertleşmiş sperma paketlerini yumuşatır ve spermalar serbest kalır. Serbest kalan spermalar yumurtaları döller. Yumurtlama ile döllenme arasında 14-15 gün geçer. Devamlı olarak sallanan yüzme ayaklarının yumurtaların döllenmesinde rolü vardır.
Döllenmiş yumurtalar herhangi bir tabiat olayı veya suni ayırma olmadığı müddetçe üzüm salkımı şeklinde, kış mevsimi boyunca annenin kuyrukları altındaki yüzme ayaklarında asılı olarak gelişmeye devam ederler. Yüzme ayakçıklarının bir görevi de yumurtaların devamlı taze sularla temas etmesini sağlamak ve oksijen ihtiyacını karşılamaktadır.
Döllenmiş yumurtalardan 6 ay sonra Mayıs ayının sonlan ile Temmuz ayının ilk haftası arasında 8-14 mm uzunluğunda ana ve babaya benzeyen yavrular çıkar. Yavrular 8-10 gün içerisinde ilk kabuk değişene kadar analarının kuyrukları altında kıskaçlarıyla tutunurlar. Yumurta sarıları kaybolduktan sonra kendi kendilerine yaşantılarını sürdürmeye başlarlar.
Bunlar anneye yakın yerlerde dolaşırlar. 10-15 gün sonra gene kabuk değiştirir ve çok hızlı yüzen genç formlar haline gelirler.
Yapılan araştırmalarda tabii şartlarda yumurtaların % 10-20 çıkış gücüne sahip olduğu tesbit edilmiştir.
5. ÖNEMLİ KEREVİT TÜRLERİ
Bunları şöyle sıralayabiliriz:
A- Astacus astacus = Nehir İstakozu - Has İstakoz
B- Pasifastacus leniusculus = Ala İstakoz
C- Orenectes limosus
D- Astacus pallipes = Taş İstakozu
E- Astacus leptodactylus = Göl İstakozu
E-1 Astacus leptodactylus salinus (Nordman 1842)
E-2 Astacus leptodactylus leptodactylus (Eschseheltz 1825)
5.1. Astacus leptodactylus (Göl İstakozu)
İnce uzun bacaklı İstakoz veya Rus istakozu da denilen göl İstakozlarının dünyada ve yurdumuzda geniş bir dağılım alanı vardır. Anavatanları Kuzey Karadeniz ile Hazar Denizinin batı yakasından itibaren, kuzey denize doğru uzanan geniş arazilerin akarsuları ve gölleri ve Baltık denizine akan nehirler (Volga, Dinyeper, Prut, Don) ve bu nehirlerin kanal sistemlerinde, ayrıca Orta Avrupa, Aşağı Tuna havzası nehir ve göllerinde ve suyu hafif tuzlu olan Macaristan’ın Balaton gölünde yaşamaktadırlar. Yurdumuz iç sularında bol miktarda bulunan bu türün iki alt türü yurdumuzda yayılmış bulunmaktadır.

Tablo -2- Astacus leptodactylus İçin Uygun Su Kalitesi
Parametreler
Ortimal Değerler
Limit Değerler
Sıcaklık (°C)
20-25
4-32
Tuzluluk (%0)
-
4-14
Çöz O2 (mg/lt)
-
3,59<02
pH
6,5-8
3-12
Ca++(mg/lt)
50-100
5-130

5.1.1. Astacus leptodactylus salinus (Nordmen 1842)
Bu alt tür Eğirdir gölü başta olmak üzere Beyşehir, Akşehir, Eber, Manyas, Ulubat, Gölcük golleriyle Miliç çayında bulunmaktadır.
5.1.2. Astacus leptodactylus leptodactylus (Eschscheltz 1823)
Bu tür ise İznik, Terkos, Işıklı golleriyle Tunca nehri ve Gelemen çaylarında bulunmaktadır. Bol besin ve uygun ortam içeren iç sularımızda hızla gelişme imkanına sahip olan göl İstakozları nehir istakozlarıyla eş değer arz etmesi başta Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerine birinci sırada İstakoz ihraç eden ülke haline gelmemizde etkin rol oynamıştır.
Göl İstakozları, diğer türlerden daha uzun boylu olup, vücut şekli daha dar ve uzundur. Yüzme ayaklan daha geniştir. Bu özelliğinden dolayıdır ki nehir İstakozlarına nazaran daha fazla yumurta taşırlar. Dişilerin boylarına göre 200-800 kadar yumurta yumurtlarlar.
Bol bitkili, sazlı ve balçıklı yerlerde yaşayan göl İstakozları, açık yeşil-sarıdan koyu zeytin yeşiline kadar değişen renklere sahiptirler. Kıskaç, ayak parmakları ve cephalothorox'ın üzerinde kahverenkli benekler bulunur.
Tabanı taşlı ve çakıllı, suyu temiz alanlarda yaşayanlar sarı, hatta turuncu renkli olabilir. Bunların karın altları da parlak ve açık renklidir. Genellikle açık sarımtırak renkli olan göl İstakozlarının vücutlarının üst kısımları nehir İstakozlarına nazaran daha az renklidir.
Dikenli bir yapıya sahip olan göl İstakozları III. Yıl sonunda 8-14 cm uzunlukta iken cinsi olgunluğa erişirler. Nehir İstakozları gibi 5-20 yıl yaşamakta ve aynı şartlara haiz suları tercih etmekle beraber daha kirli ve bataklık alanlarda da hızlı gelişme kabiliyetine sahiptirler.
Göl İstakozlarının İstakoz vebasına karşı dayanıklı oldukları tahmin edilmektedir. Bu nedenledir ki bundan 110-120 yıl önce Avrupa'da vebadan yok olan nehir İstakozlarının yerine yetiştirilmeye başlanmıştır.
6. KEREVİTLERİN YAPAY ÜRETİMİ
Avrupa’da 1860'lı yıllarda yayılan kerevit vebasından sonra doğal üretim, tüketimi karşılayamadığından tatlısu İstakozu yetiştiriciliğine önem verilmiş ve ilk defa 1859 yılında Fransa'da yapay yöntemle yavru üretimi Souberian tarafından gerçekleştirilmiştir. Daha sonra bunu Almanya izlemiştir. İsveç'te 1930'lu yıllardan sonra tatlısu İstakozu endüstrisinin kamçılayıcı etkisi ile yetiştiricilikte büyük gelişmeler gösterilmiş, 1960 'h yıllardan sonra başta İsveç olmak üzere bir çok ülke tatlısu İstakozunun kültür şartlarında üretimine direkt olarak yönelmişlerdir (4,7).
Yapılan bu üretim çalışmalarında ana amaç, doğal suların restorasyonu ya da implantasyonu için yumurtalı dişilerden yavru üretimi veya tatlısu kaynaklarında Pazar ağırlığına ulaşan tatlısu İstakozunun yetiştirilmesidir (4).
Dünyada 500'e yakın tatlısu İstakozu türü bulanmasına rağmen kültür çalışmaları ancak birkaç tür üzerinde yoğunlaşmıştır. Bunlar : Amerikan İstakozu (Pasifastacus leniusculus DANA) Avrupa'ya özgü asil İstakoz (Astacus astacus). Amerika'ya özgü kırmızı bataklık İstakozu (Procambarus iclarki) ve Avrupa, BDT ile Anadolu'ya özgü tatlısu İstakozu (Astacus leptodactylus) dur (4).
Yetiştiriciliği yapılan bu türlerden Pasifastacus leniusculus ilk sırayı almakta ve Avrupa ülkeleri su kaynaklarının bu türle restorasyonuna önem vermektedirler.
Yerli türümüz olan Astacus leptodactylus her ne kadar et ve kalite oranı düşük bir tür olarak kabul edilmekteyse de üretim randımanı yüksek çevresel koşullara ve hastalıklara dayanaklı çabuk büyüyen türdür. Avrupa'da iyi bir Pazar olanağına sahiptir (4,7,8).
Her iklime ve ortama kolaylıkla uyabilen ve intibak edebilen Orconestes limosusun yapay kerevit üretimi için uygun bir tür olduğu bildirilmektedir.
6.1. Toprak ve Beton Havuzlara Yumurtalı Dişi Stoklayarak Larva Üretimi
Havuzların yapılacağı arazi ve toprağın yapısı ile çevre koşulları önemlidir. Üretim havuzları fazla derin olmamalı, Havuzlardaki suyun seviyesi 60 cm. den az olmamalıdır. Sulak alanlar ve ağaçlı bölgeler havuz yapımına uygun değildir (3,4). Havuzların içerisinde anaçların saklanabileceği delikli tuğlalar, PVC boru parçaları yeterli miktarda olmalıdır. Tabanı toprak veya beton havuzlar m² ye bir dişi şeklinde stoklanır ve haftada 3 defa yem verilir. Kuluçka sonunda anaçlardan ayrılan genç larvalar havuz suyu boşaltılarak ince gözlü ağ kepçelerle toplanır. Bu yöntemle doğal koşullarda olduğu gibi %5-10 oranında yavru elde edilmektedir (3.4.5.6).
6.2. Toprak - Beton Havuzlara Anaç Dişi ve Erkek Stoklayarak Larva Üretimi
20x4x1.4 m. Boyutlarında hafif meyilli toprak yada beton havuzlar kullanılır. Havuza giren suyun debisi 3-4 1/dk'dır (4,6). Bu havuzlara su sıcaklığının 10-11 °C olduğu Ekim ve Kasım aylarında m² ye l anaç İstakoz stoklanacak şekilde eşit sayıda erkek ve dişi stoklanır. Bu havuzlarda çiftleşen ve yumurta veren dişiler, larva çıkış zamanına yakın bir dönemde 2x1x0.6 m. boyutlarındaki, içinde tel ızgaralar bulunan kuluçka kanallarına alınır. Bu kanallarda 7-15 gün kalan dişilerin yumurtalarından çıkan larvalar ilk kabuğu değiştirip II. Dönem genç yavru haline gelince ızgaralardan aşağı düşerek kanal içindeki barınaklara gizlenirler. Bu sayede kanibalizm önlenmiş olur ve %80'e varan üreme randımanı elde edilir. Bu kanallarda 2-3 ay beslenen larvalar, büyütme ünitelerine nakledilirler veya doğal kaynaklara bırakılırlar. Bu yöntemde çiftleşme esnasında %15 anaç İstakoz kaybı normaldir (3,4).
Koksal (1986) tarafından yapılan bir çalışmada 450 m² lik sazan larva büyütme havuzlarında 92 erkek ve dişi anaç İstakoz stoklanarak şubat ayında %86 oranında yumurtalı dişi elde edilmiştir. Üreme randımanı %55.52 ve Anaç ölüm oranları erkek ve dişide %11 ve %17 olarak bulunmuştur.
6.3. Yumurtalı Dişilerin Kuluçka Kanallarında Yetiştiriciliği
Yumurtalı dişilerden yavru elde etmede kullanılan en yaygın ve uygun olan metot olarak bildirilmektedir (3,4,6). Yumurta taşıyan İstakozlar Nisan veya Mayıs ayında avlanarak kuluçka kanallarına yerleştirilirler (5). Kuluçka kanallarının içinde yumurtadan çıkan ve ilk kabuğu değiştirip 2 dönem genç yavruların kanalların zeminine düşmesini sağlayan Alumiyum, fleksiglas veya plastikten yapılmış ızgaralar bulunur. Kuluçka kanalları farklı büyüklük ve şekillerde ağaçtan, metalden, betondan, fiberglastan veya plastikten yapılabilir. Tipik olarak 2-3 m uzunluğunda 0,45-0,60 m genişliğinde ve 0,40-0,60 m derinliğindedir. Kanala giren su akıntılı ve drenaj için tank içi veya dış dikey borular yerleştirilmelidir. Barınak olarak ızgaralar üzerine PVC borular veya tuğlalar yerleştirilebilir. İdeal su sıcaklığı göl İstakozları için 16-18 °C 'dir. Suyun sıcaklığı kuluçka periyoda başlangıcından itibaren 12 °C den 18 °C ye kademeli olarak arttırılır (4,5,6).
Kuluçka kanallarına m² ye 6-9 veya l0 dişi gelecek şekilde stoklanması uygundur, înkubasyon süresince amaçlara vücut ağırlıklarının %1 'i oranında yem verilmeli yem artıkları ve oluşan kirliliği önlemek için kısa aralıklarla sifonlanarak tanklar temizlenmelidir. Yumurtalar açıldıktan sonra çıkan larvaların kanibalizme uğramamaları için anaçlar kuluçka kanallarından alınmalıdır. II. Dönem genç yavru haline gelen İstakozlar 2-3 ay bu kanallarda beslenebildiği gibi büyütme havuzlarına da alınabilir.
Koksal (1986) tarafından yapılan bir yetiştiricilik denemesinde, kuluçka kanalı olarak 1.95 m uzunluğunda 0.64 m genişliğinde ve 0.50 m derinliğinde fiberglas tanklar kullanılmıştır. Soyun debisi 10-13 1/dk, sıcaklık 16.4-17.3 °C dir. Anaç dişi İstakozlar Akşehir gölünden ve havuzlarda beslenen İstakozlardan sağlanmıştır, l .2 m² ye 9 kişi şeklinde ve her dişiye bir barınak bulunan üstü açık tanklara yerleştirilmişlerdir. Her gün Vücut ağırlıklarının %1'i oranında balık eti ve su teresi ile beslenmişlerdir. Elde edilen sonuçlar şu şekilde özetlenmiştir (Tablo 3).
Tablo 3. Kuluçka Tanklarında Astacus leptodactylus'ların Üreme Verimliliği
Kaynak
Dişi sayısı
Ört CL(mm)
Ört. Yum. S.
II. Dönem Genç Say
Verimlilik %
Istatistiki Önem
Akşehir Gölü
18
51.83+1.94
150+10.87
76.94
51.29
P>0.05
Havuz
18
56.44+1.30
189.83±13.84
104.83
56.22
P>0.05

6.4. Kuluçka Kaseti veya Zuger Şişelerinde Kuluçka ve Larva Üretimi
Kasetlerde veya zuger şişelerinde yapılan üretim tekniğinde, balık yetiştiriciliğinde de kullanılan 50 cm² lik kuluçka kasetleri veya zuger şişeleri kullanılmaktadır. Zugerlerde veya kasetlerde kuluçkaya alınacak olan yumurtaların göz lekelerinin oluştuğu ve kalp atışlarının gözlendiği dönemde olması gerekir (4,5,6). Alabalık yumurtalarının kuluçkası için hazırlanan kasetlere 10-15 °C kuluçka sıcaklığında l m. lik kaset alanına 12 1/dk'lık su debisi uygundur. Kasetlere cm² ye 7-8 yumurta yerleştirilebilir. Kasetlerde larva çıkış oranı %90-98 ve larvalardan elde edilen II. Dönem genç yavru İstakoz oranı %54-67 dir (2,4).
Zuger şişelerine konacak olan yumurtalar keskin olmayan bir pens yardımı ile çıkarılarak içi su dolu taşıma kaplarına alınır. Yumurtaların hareketlendirilmesi ve havalandırılması için sifonlamak en uygun tekniktir. 10-50 dişiden alınan yumurtalar zuger şişelerine zarar vermeden bırakılmalıdır. Her bir şişeye kapasitesine göre litre başına 8000-20000 yumurta konulabilir. Şişeye giren suyun debisi 0,8-1 1/dk olmalıdır. İnkubasyon suyunun sıcaklığı 18-20 °C ye ayarlanmalıdır. Bu şartlar altında İnkubasyon süresi 5-7 gündür. Yumurtuların kuluçka süresince sürekli kontrol edilmesi ve ölü yumurtaların temizlenmesi gerekir. Ölü yumurtalar, sağlıklı olanlarından renklerinin sarı veya turuncuya dönmesi ile anlaşılır. Yumurtalardan çıkan larvalar derhal başka bir şişeye alınmalı ve aşırı hareketlenmeyi önlemek için şişe içerisine sünger parçalan atılmalıdır. En iyi koşullarda günlük yumurta kaybının % l 'i geçmemesi gerekir. İlk kabuğu değiştirerek II. Döneme giren genç yavru İstakozlar büyütme havuzlarına alınmalıdır.
Koksal (1985) tarafından yapılan benzer bir çalışmada 6 litre kapasiteli zuger şişeleri ile 4 bölmeli kuluçka kasetleri (37x27x7 cm.) kullanılmış ve su sonuçlar elde edilmiştir (Tablo 4 ve 5).

Tablo 4. Kuluçka kasetlerinde 17 °C de A. Leptodactylus'larda canlı kalma oranı
Nakil Tarihi

Yum. Sayısı/ cm²
Canlı %

Ölü %

Kuluçka süresi

4 Mart (Akşehir)
0.19
1.14
1.90
3.80
Yumurtaların Tamamı Ölü

12 Mart (havuz)

0.19
1.14
1.90
3.80
34.62
34.38
32.95
35.88
65.38
65.62
67.04
64.11
6 gün



Tablo 5. Zuger Şişelerinde 17 °C'de A. Leptodavtylus'larda Canlı Kalma Oranı
Nakil Tarihi
Yumurta sayısı
1. Safha
II. Safha
Kuluçka süresi
4 Mart (Akşehir)
250
Yumurtaların Tamamı ölü

16 Nisan ( Akşehir)
250



10 Mayıs (havuz)
200
%65
%21
5 gün

Bu araştırmada en iyi sonuçlar kuluçka periyodu süresince göz lekesi net olarak görülen ve yumurta çapı 2.4-3.1 mm, olan dönemde alınan yumurtalardan elde edilmiştir. Erken dönemde alman yumurtaların mantarlaşarak öldüğü tespit edilmiştir.
6.5. Yumurta ve Embiryo Gelişimi
Kerevit yumurtalarının embiryonik ve morfolojik özelliklerinin kültürde pratik kullanımı için iyi bilinmesi gerekir. Çünkü yumurtalı dişilerin kuluçkaya alınma ve dişilerden yumurtaların alınarak inkübe edileceği en uygun zamanın tespiti önem arzetmektedir. Göl İstakozlarının yumurtalarının çapı 2.21-2.67 mm, arasında değişir. Dişilerin büyüklüğü ve beslenmesi yumurta büyüklüğü üzerinde etkilidir. Yumurtalar inkubasyon süresi boyunca sürekli gelişirler.Aralığın son haftasında döllenen yumurtalar 13 Şubata kadar % 15 oranında büyürler. Yumurtaların % 94'ü dişinin pleopodlarındadır. Geri kalanı ise Asdomenin 2. ve 5. sternal kemerleri üzerinde yapışmıştır. Yumurtaların renkleri safhaların ayırt edilmesi ve yapıların gözlenmesinde kriterdir. Sağlıklı bir yumurta küre şeklinde büyük bir yumurta sarısına sahip olup koyu kahverengindedir. Döllenmiş yumurta da yumurta sarısı bir tarafa toplanır. Şeffaf görünümü ve portakal rengine dönüşmesi ile ayırt edilebilir (2,4,5,6).
Tatlı su İstakozlarının embiryolojik gelişim safhaları şu şekilde sıralanabilir; Safha l : Döllenmiş fakat gelişmemiş yumurta, gelişmemiş ve hücre bölünmesi safhası; yumurtalar küresle, koyu kahverengi renktedir. Ölçüleri 2,19-2,7 mm, arasındadır. Embiryo görülmez.
Safha 2 : Beyaz disk benzeri embiryo yumurta üzerinde belirir. Yumurtalar koyu kahverengi ve ölçüleri 2,20-2,79 mm, çapındadır. Bu safha 16,5-17,3 °C inkubasyon sıcaklığında yumurta görüldükten 6 gün sonra oluşur.
Safha 3 : Embiryonik gelişimin ilk safhasıdır (Nauplius safhası). Yumurta üzerinde embiryo lekesinin görülmesinden l hafta sonra görülür. En belirgin özelliği yumurta sarısı üzerindeki hayali süt beyazı uzantıdır. Bu uzantı 0,9-1 mm, uzunluğundadır ve gözle görülebilir. Çap 2,24-2,76 mm, dir.
Safha 4 : Metanauplius safhasıdır. Yumurtaların açılmasına 15 gün kala görülür. Embiryo gelişmiş, parlak kahverengi gözler net olarak görülür. Embiryo ile yumurta tamamen kaplanmıştır. Çapı 2,26-2,92 mm’ dir.
Safha 5 : Yumurtanın açılmasına l hafta kala görülen embiryolojik zoae safhasıdır. Yumurta embiryo ile kaplı koyu kahverengi renktedir. Yeşil ve turuncu renk pigmentleri gözlenir. Gözler iki büyük oval leke şeklinde belirgindir. Bu tip yumurtalara gözlenmiş yumurta adı verilir. Çapı 2,42-3,10 mm, dir.
6.6. Yumurtaların İnkubasyonu
Yumurtaların İnkubasyonu için su sıcaklığının 16 °C altına ve 20 °C üzerine çıkmaması gerekir. Göl İstakozları için en uygun sıcaklık aralığı 16-18 °C arasıdır. Bu sıcaklık aralığında tutulması inkubasyon süresini kısaltabilir. Bu metotla Aralıkta oluşan yumurtalardan Şubat aylarında larvalar elde edilebilir.

Erken elde edilen yumurtalar 2,5-3 cm, boya ulaşana kadar 2-3 ay beslendikten sonra besinin bol ve hava sıcaklığının 20 °C üzerine çıkmaması gerekir. Göl İstakozları için en uygun sıcaklık aralğı 16-18 °C arasıdır. Bu sıcaklık aralğında tutulması inkubasyon süresini kısaltabilir. Bu metotla Aralıkta oluşan yumurtalardan Şubat aylarında larvalar elde edilebilir. Erken elde edilen yumurtalar 2,5-3 cm, boya ulaşana kadar 2-3 ay beslendikten sonra besinin bol ve hava sıcaklığının 20 °C üzeri olduğu Haziran ve Temmuz aylarında doğal kaynaklara adaptasyonu yavruların hayatta kalma oranını arttırmaktadır (1,2,4,6).
Yapılan bir çalışma ile inkubasyon periyodunun farklı dönemlerinde elde edilen yumurtalı dişiler 16-18 °C aralığında inkubasyona tabi tutulmuşlardır. Sonuçlar Tablo 6'da özetlenmiştir.

Tablo 6. Laboratuarda Yılın Farklı Zamanlarında Denemeye Alınan A. Leptodactylus Yumurtalarının İnkubasyon Süreleri.
Nakil Tarihi

Inkübe Sıç. (°C)

Inkübe süresi (gün)

Yumurtaların Açılışı

CTU (°C x gün)

13 Şubat
16,4-17,3
34
18 Mart
1287
4 Mart
17,3-17,6
49
21 Nisan
1530
16 Nisan
17,6-17,8
27
1 2 Mayıs
1505

6.7. Post-embiryonik Safhalar
Safha l : Yumurtadan yeni çıkmış larvalar şeffaf görünümlü olup yumurta sarısı taşırlar. Boylan yaklaşık 8,9-9,2 mm, uzunluğundadır. Karapakslan yuvarlak, parçasız ve iri bir kabuk görümündedir. Abdomenleri segmentli, kuyruk yelpazesinin yuvarlak, ekstremitelerinin gelişmiş olduğu görülür. Bu dönemde annelerine bağlıdırlar.
Safha 2 : Larvalar yumurtadan çıktıktan 8-9 gün sonra ilk kabuklarım atarak II. genç yavru dönemine girerler. Bu dönemde kuyruk yelpazesi dışında küçük bir tatlı su İstakozu görünümündedirler. Boyları ortalama 5.12 mm, ve ağırlıkları 39,27 mg, dır. Telson belirmiş fakat üropodlar henüz gelişmemiştir.
Safha 3 : Yumurtadan çıktıktan 20-25 gün sonra yani annelerinden ayrıldıktan 8-10 gün sonra 2. Kabuklarım da atarak III. döneme giren larvalar kuyruk yelpazesinin gelişimini de tamamlarlar. Ortalama karapaks uzunluğu 8,29 mm, ve ortalama ağırlığı 70,83 mg, dır. Oldukça aktiftirler ve yakalanmaları zordur.
Safha 4 : III. Dönemden yaklaşık 40-45 gün sonra yavru tatlı su İstakozları 3. Kabuklarını da atarak IV. dönem yavru İstakoz halini alırlar. Ortalama karapaks boyu 11,09 mm, ve ağırlıkları 247.5 mg, dır. Seksüel farklılık henüz belirmemiştir.
Safha 5 : IV. Döneme girdikten 20-25 gün sonra tekrar kabuk değiştirerek 5. genç yavru dönemine girerler. Seksüel farklılık gözle görülebilir. Ortalama karapaks boyu erkeklerde 14.3 mm, ve ağırlıkları 568.5 mg, dişilerde ise 14.11 mm, boy ve 544 mg. ağırlık ölçülür. Başka bir deyişle seksüel farklılık annelerinden ayrıldıktan 80-90 gün, yumurtadan çıktıktan 90-100, gün sonunda ortaya çıkmaktadır (5,6).

7. YAVRU KEREVİT YETİŞTİRİCİLİĞİ
Yavru kerevit yetiştiriciliğinde Ekstensiv, intensiv ve yarı intensiv metodlar kullanılabilir. İlk kabuğu değiştirerek serbest kalan II. dönem genç İstakozlar havuzlara veya tanklara alınır. 2.5-3 cm. boya ulaşana kadar beslenir. Yavrular bu besleme periyodu sonunda doğal sulara bırakılır veya ticari büyüklüğe ulaşana kadar havuz veya tanklarda beslemeye devam edilir.
7. l. Ekstensiv Yetiştiricilik Metodu
Bu metotta yavru İstakozların beslenerek büyütülmesi stoklandığı havuz şartlarına göre değişir. Havuzlarda (genellikle toprak havuz) Daphnia, Chironomid larvaları Mayıs sineği kurtçukları ve bazı su bitkileri örneğin; Chara spp. Ve su teresi (Nasturdium officinale) beslemede önemlidir. Genç yavru İstakozlar özellikle kendileri için hem besin hem de barınak oluşturan Chara spp. "yi daha çok tercih ederler. Havuzların şekli ve büyüklüğü değişebilir fakat 10 ha dan fazla olması önerilir. Suyun debisi hektar başına dakikada 5-10 litre olması önerilir. Su sıcaklığı havuzun her yerinde eşit ve l0 °C altında olmamalıdır.
Ekstensiv büyütme havuzlarının değeri İstakozlar için hazırlanan besin zenginliği ve su kalitesine göre değişir. Eğer su alkali ve besin açısından zenginse havuzlarda üretim oldukça verimli, eğer su asidik ve besin de az ise yavruların büyütülmesi neredeyse imkansızdır. Havuzların hazırlanma aşamasında gübrelerin kullanımı ile havuzların verimi artırılabilir. En çok kullanılan gübre saf nitrat olup hektara 50 kg. oranında dağıtılabilir. Havuzlara diğer predatör balık türleri ile canlıların girmesine izin vermeyecek önlemlerin alınması yerinde bir tedbirdir. Yeterli su girişi olan havuzlara m² ye 6-10 birey düşecek şekilde stok edilmesi uygundur. Ekstensiv büyütme metodunun olabilirliği Tcherkashina tarafından deneysel bir çalışma ile ortaya konmuştur.
Ukrayna'da A. Leptodactylus cubanicus yavruları 1300 m² büyüklüğünde 1.5 m, su derinliğindeki toprak havuzlara yerleştirilmiştir. Oksijen konsantrasyonu 7.6-12.4 mg/1 ,pH amonyumnitrat, süperfosfat ve kireç ilavesi ile 7,4-10'a ayarlanmıştır. 12 mm. uzunluğunda ve 34.6 nıg, ağırlığındaki İstakoz yavruları m² ye (1974) 23 birey, 1975'de 30 birey ve bir yaşına ulaşan İstakozlardan m² ye 5 birey şeklinde stoklanmıştır. İlk yılın sonunda elde edilen bilgilere göre 1974 yılında stoklanan bireyler 4.7 cm boy ve 4.25 g, ağılığa, 1975 yılında stoklanan bireyler ise 5.05 cm. boy ve 3,34 g, ağırlığa ulaşmışlardır. Ticari büyüklük olan 10 cm boy ve 30gr ağırlığa ikinci yılın sonunda ulaşmışlardır. İkinci yılın sonunda maksimum ulaştıkları büyüklük 12,3 cm boy ve 70.5 g, ağırlıktır. Toprak havuzlarda tutulan ve başlangıçta l .2-2 cm. boyundaki İstakozlar Daphnia ve chronomidlerle beslenmiş birinci yılla birlikte balık eti ve insektlerle beslemeye alınmışlardır. Besin maddelerince zengin olan havuzlarda beslenen İstakozlarda yüksek büyüme oranı ve %90'a varan canlı kalma yüzdesi elde edilmiştir. Doğal ortamlarında A. leptodactylus lar ticari büyüklüğe 3. veya 4. Yaz dönemi sonunda ulaşmakta ve hayatta kalma oranı %10 kadardır (6).
7.2. İntensiv Yetiştiricilik Metodu
İntensiv yetiştirme havuzları veya tankları ağaçtan, betondan, metalden, fiberglastan veya plastikten yapılabilir. Tankların veya havuzların büyüklükleri ve şekli yapılacak yetiştiricilik tipine bağlı değişir. Başlangıçta II. dönem genç yavru İstakozlar kuluçka tanklarında 3 ay veya 2.5-3 cm. boya ulaşana kadar tutulabilirler. Daha sonra bu İstakozlar büyütme havuzlarına transfer edilirler. Havuzlar veya tanklar genellikle dikdörtgen yapılıdır. 10 m. Uzunluğunda 2.5 m. Genişliğinde ve 0.8 m derinliğindedir. Ortalama su derinliği 0.5 m. ve havuzun ortası su bitkileri ile kaplanmalıdır, l m. çapında 0.80 m. derinliğinde sirküler beton veya plastik havuzlar da İntensiv yetiştiricilik için kullanılabilir. İntensiv yetiştiricilikte İstakozların barınak olarak kullanacakları yerlerin sayısı kanibalizmi önlemek için önemlidir (6).
Başlangıçta genç yavrular için midye (Mutilus edulis) ve istiridye (Ostrea edulis) kabukları oldukça iyi saklanacak yerlerdir. Daha sonra delikli tuğlalar, PVC veya plastik borular barınak olarak kullanılabilir. Toprak boru ve çömlekler Göl İstakozları için ideal saklanma yerleridir. Barınaklar havuzların kenarları boyunca dizilmelidir.
İntensiv yetiştiricilikte havuzlara veya tanklara alınacak II. dönem yavru İstakozların stoklancağı miktarla ilgili yeterli ve kesin bir rakam yoktur. Buna rağmen m²'ye 750-1000 İstakozun stoklanabileceği bildirilmektedir. Eğer II. dönem genç yavrular ilk kışı geçirdikten sonra ticari büyüklüğe ulaşana kadar beslenecekse, cinsiyet ve büyüklük bakımından seleksiyon yapıldıktan sonra m² ye 300-350 veya 500 adet olacak şekilde büyütme havuzlarına transfer edilmelidir. Havuzlara veya tanklara gelen su miktarı yeterli ise m² den 50, en fazla 100 İstakoz üretimine ulaşmak için 3. kez seleksiyon yapmak yararlı olacaktır (6).
Astacus leptodactylus yavruları için bu stok yoğunluğu Fransa'da Gumene-Pentoa-Fournis İstakoz kültür merkezinde başarıyla uygulanmıştır. Göl İstakozları 22°C su sıcaklığındaki akvaryumlarda Haziran 1970-Mart 1971 döneminde Chronomid larvası, alabalık peleti ve haşlanmış patates ile haftada 5 kez beslenmiştir. Üç aylık besleme periyodu sonunda İstakozların %30'u, 9 aylık besleme sonunda ise %60'ı ölmüştür. Kalan İstakozlar ortalama l0g. ağırlığa ulaşmışlardır.
Yavru İstakozların beslenerek büyütülmesinde ideal su sıcaklığı aralığı 16-22 °C dir. Başlangıçta verilen yem miktarı vücut ağırlıklarının %1-4'ü, birinci yılda ise bu oran % 0.3-1 şeklinde olmalıdır. Yavru İstakozların temel besinlerini balık eti, karaciğer, haşlanmış patates ve havuç, Daphnia, Artemia salina nauplii, Chara spp. ve kızılağaç (Alnus glutinosa) yapraklan oluşturmaktadır. Büyüyen İstakozlara yem olarak hububat türleri, yeşil bitkiler, parçalanmış taze yumuşaklar, balık ve kurbağalar verilebilir. İstakoz çiftliklerinde son zamanlarda pelet yemlerinde kullanılmaya başlandığı bildirilmektedir. Özellikle İstakozlara özgü pelet yemlerin geliştirildiği ve besleme amacıyla kullanıldığı belirtilmektedir.
İntensiv yetiştiriciliğe örnek oluşturabilecek bir çalışma Koksal (1988) tarafından yavru İstakozların büyümeleri ve hayatta kalma oranlarının tespitine yönelik olarak yapılmıştır. Çalışmada l .2 m² lik iki fiber tank ile 8 m² lik beton bir havuz kullanılmıştır. Havuzun ve tankların tabanına İstakozların korunabilmesi için delikli tuğlalar yerleştirilmiştir. Stok yoğunluğu, ortalama karapaks boyu 5.65 mm. ve ağırlığı 41.03 mg. olan II. dönem genç yavru İstakozlardan m² ye 130 adet olarak yerleştirilmiştir. İstakozlar vücut ağırlıklarının %3'ü oranında alabalık peleti ve parçalanmış ipliksi alglerle beslenmiştir.










8. KAYNAKLAR
KÖKSAL, G., 1982 Akşehir Gölü İstakozunun (Astacus leptodactylus salinus Normand 1842) Sakaryabaşı.
KÖKSAL, G., 1985 Kültür Koşullarında Tatlısu İstakozu (Astacus leptodactylus salinus Nordman 1842)'m "Üreme Randımanı Üzerine İncelemeler," Ege Univ. Su Ürün. Yük. Okulu, Su Ürün, Dergi, 2,(5-6), 42-56.
ATALAY, D., 1984. "Kabuklu Su Ürünleri Üretim Tekniği", Ank. Uni. Ziraat Fak. Yay. 914g 192s.
KÖKSAL, G., 1986 Tatlısu İstakozu Yetiştiriciliği ve Doğal Sularda Stokların Korunması A.Ü. Ziraat Fak. Yay. 240-249s.
ERDEM, M., 1993 Eğirdir Gölü Kerevitlerinden (Astacus leptodactylus salinus Nordman 1842) Yapay olarak Elde Edilen Yavruların Yaşama Oranlarının Tesbiti .Üzerinde Bir Çalışma S.D.Ü. Fen Bilimleri Enst. Yüksek Lisans Tezi, 68.
KÖKSAL, G., 1988 "Astacus leptodactylus in Europe" Freshvvater Cragfish, Biyologg Management and Evplastation, 1988, 365-400.
OBRODOVİÇ, J., SEKULİC, B., RAF, M., 1988, Musde and Hepotopancreas Participation in the Body Weight of the Crayfish Austrapotamabius torrentium, Aguaculture 72, Elsevier Science Publishers B.V. Austerdam, 329-339pp.
KÖKSAL, G, 1979, Biometric Analgsis ve The Frestwater Crugfısh (Astacus leptodactylus ESCH . 1823) Whish is Producod in Turkey-relationship Betvveen the Majör Body Comparents and Ment Yield Ankara Ünv. Veteriner Fak. Derg. Cilt XXVI No 34, Ankara, 93-114s.

Hiç yorum yok: