Google
 

9 Ekim 2007 Salı

İŞ VE İŞBİLİM

1. İŞ VE İŞBİLİM

Bireylerin ve buna paralel olarak da toplumun çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak ve toplumun ilerlemesini sağlamak amacıyla yapılan, belirli bir değer yaratan faaliyetlere iş denilir.
İş tanımından yola çıkarak işbilim kavramını şu şekilde tanımlamak doğru olacaktır: İşbilim, insan-makine (insanın kullandığı basit veya karmaşık her türlü tezgah, araç ve gereç) veya iş sistemi dediğimiz sistemleri bilimsel olarak inceler.
Yunanca “Ergon (iş)” ve “Nomos (yasa)” sözcüklerinden türetilmiş olan ergonomi, işbilimin bir alt dalı olarak gelişmiştir. Ergonomi, bireyin kişisel özelliklerine en uygun işin seçilmesi ve bu sayede maksimum verimin elde edilmesi amacıyla insan, makine, çevre ve iş sistemini bir bütün olarak inceleyerek bunlar arasında optimum etkileşimi sağlar. Çalışması sırasında Anatomi, Fizyoloji, Psikoloji ve mühendislik bilimlerinden faydalanır.



İŞ BİLİM
İş bilimin bir alt bölümü
olarak ergonomi


ERGONOMİ



2. ERGONOMİ UYGULAMALARI

2.1. Ergonominin Kapsamı

İncelediğimiz üretim sistemi ne kadar geniş kapsamlı olursa olsun, yapısal olarak alt modüllerine ayrıldığında mikro düzeyde bir insan-makine siteminden oluştuğu görülür. Bu durumda, yaptığımız her türlü etkinlik sonuç olarak bir insan-makine sistemi üzerine yoğunlaşacaktır. Buradan şu sonuca ulaşmak mümkün olacaktır:
İnsan, makine ve çevre arasındaki ilişkileri inceleyen ve irdeleyen ergonomiyi her türlü üretim sistemine ve paralel olarak da üretim sistemleri üzerine yoğunlaşmış olan her türlü Endüstri Mühendisliği dalına uygulamak mümkün olacak ve kuşkusuz ki çok iyi sonuçlar doğuracaktır.







Mühendislik
Tasarım


Yönetim

İş Tıbbı


İş
Psikolojisi
E
R
G
O
N
O
M
İ


Ergonominin diğer
bilimlerle ilişkisi









2.2. Uygulamalı Ergonomi ve Getirileri

İnsan-makine ikilisinde optimum faydayı sağlayan ergonominin üretim sistemlerine uygulanmasıyla maksimum verime ulaşmak mümkün olacaktır. Ergonominin diğer Endüstri Mühendisliği dallarıyla ilişkisel bir şekilde uygulanması sonucu elde edilecek başlıca faydalar aşağıdaki gibidir:

- Kendine güvenin artmasıyla motivasyon yükselir.
- Zeka ve yaratıcılık ortaya çıkarılır.
- Problem çözme konusunda bilimsel yaklaşım ve grup dinamizmi
ortaya yaygın çözümler çıkarır.
- Güvenlik ve sağlık bilinci kuvvetlendirilir.
- Kendine güven ve dikkat geliştirilir.
- Çevreyle olan uyum arttırılır.

Ahmet F. Özok tarafından 1996 da SİMKO-Siemens çalışanlarına ergonomi uygulamalarının getirdiği farklılıklar hakkında bir anket uygulanmış ve işçilerin en önemli getirileri seçmeleri istenmiştir. Ankette sunulan başlıklar aşağıda sıralanmıştır:

- Yaratıcılıkta gelişme
- İşçiler arası sosyal ilişkilerde gelişme
- Problemler hakkında ortak bir dilin gelişmesi
- Motivasyon
- Ailevi ve toplumsal ilişkilerde gelişme
- Müşteri memnuniyeti
- Fiziksel ve sosyal çevrede sorumluluk bilinci
- İş ortamı (takım çalışması, grup çalışması, karşılıklı saygı)
- Sağlık bilincinde gelişme
- Yeni tasarımların uygulanabilirliği
- Daha iyi koşullara kavuşma
- Sürekli gelişimde (continuous improvement) artış
- Yaratıcılığın kullanımı
- Kendi iş yerinin dizaynına katkıda bulunma
- İş yerindeki problemlerin çözümü için eğitime katkı
- Çalışma performansında gelişim
- Üst düzey yöneticilere bilgi akışı
- Kaliteye katkı
- İş güvenilirliği ve sağlık konularında gelişim
- Fikirlerin genel problem çözümlerine uygulanması

İşçilerin cevaplarına göre uygulamalı ergonomi çalışmalarını sebep olduğu gelişmelerin en önemli üç tanesinin “sürekli gelişmede artış”, “yaratıcılıkta gelişme” ve “işyerindeki problemlerin çözümü için eğitime katkı” olduğu saptanmıştır.
İşçilerin cevapları da göz önünde bulundurulduğunda ergonominin, sürekli gelişim çemberleri, kalite kontrol, teknik tasarım, performans yönetimi, yönetim bilişim sistemleri, üretim planlama gibi Endüstri Mühendisliğini ilgilendiren konulara uygulandığında ortaya çok iyi sonuçlar çıktığı çıkarımı yapılabilir.


3. ERGONOMİ VE ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİ KONULARI ARASINDAKİ İLİŞKİLER

3.1. Ergonomi ve Toplam Kalite Yönetimi İlişkisi

Piyasalarda artan rekabet koşullarında rakiplerle yarışmanın tek yolunun, daha ucuza daha kaliteli mal ve hizmetler sunmak olduğu herkes tarafından kabul edilmektedir. Firmalar için, bu durumda başlıca amaç, en düşük maliyetlerle en kaliteli malları üretmek olacaktır.
Kalite,bir mal veya hizmetin belirli ihtiyaçları karşılamasında rol alan özellik ve karakteristiklerinin toplamı olarak tanımlanır (ISO 8402, 1986). Kalite yönetimi ise mal veya hizmetin üretilmesi sırasında uygulanacak olan kalite politikalarının belirlenmesi ve bunların uygulanmasıdır. Günümüz rekabet piyasalarında kalite yönetimi önemini arttırarak gelişim göstermiş ve daha önce sadece son üründe aranan kalite şartları artık daha iç düzeylerde, üretim safhasında da aranır olmuştur.
Yapılan araştırmalar göstermektedir ki üretim kalite koşullarını bozan ve üretim maliyetlerini yükselten en önemli etmen, yanlış kalite yönetimi programlarından doğan sağlık ve güvenlik problemleridir. Özellikle işçilerin insan vücuduna uygun olmayan makine sistemlerinde çalışmaları sonucu performans düşüşü meydana gelmekte, çeşitli kazalar sonucu yaralanmalar meydana gelmekte ve sonuç olarak da üretilen mal veya hizmetin kalitesi düşmektedir. İşte bu sebeplerden dolayı ergonominin katkısı ihmal edilmiş olan bir toplam kalite yönetimi sistemi düşünmek hayal kurmaktan öte bir davranış olmayacaktır. Ergonomi ve toplam kalite yönetimi sistemleri entegre edilmeli ve maksimum sağlık koşulları sağlanmalıdır. Ancak bu yolla kalite yönetimi optimum verim ile yürütülebilir.

3.2. Ergonomi ve İş Değerlendirme İlişkisi

Gerek ilgi alanları gerekse de uygulama teknikleri göz önüne alındığında aslında ergonomi ve iş değerlendirme konularının birbirleriyle iç içe geçmiş iki konu oldukları kolaylıkla anlaşılabilir.
Ergonomi ve iş değerlendirme konuları detaylı bir şekilde incelendiğinde çeşitli noktalarda etkileşime girdikleri gözlemlenir. Sonuç olarak ergonomi, insan-makine-çevre arasındaki var olan sistemi inceleyerek, bu üç etmenin optimum verimle etkileşime girmesini sağlamakla uğraşırken, iş değerlendirme, insan-makine-çevre arasındaki etkileşimin düzeyini belirlemek ve bu düzeye göre yapılan işin değerini ölçmekle uğraşır.
İnsan-makine-çevre faktörlerini göz önünde bulundurursak ergonomi ve iş değerlendirme arasındaki ilişkinin bu üç faktör üzerine yoğunlaştığını görebiliriz.

3.2.1. İnsan Faktörü Açısından

Ergonomi insanın yaşı, zorlanma durumu, yetenek, çalışma hızı, motivasyon, rahatlık, hareket kabiliyeti, iklim koşullarının insan üzerindeki etkileri, aydınlatmanın insan üzerindeki etkileri, duyma becerisi, görme becerisi gibi özelliklerini inceler ve bu özelliklerinin makine ve çevre ile uyumunu inceleyerek yüklenme –zorlanma arasında maksimum uyumu sağlamaya çalışır.
İş değerlendirme de insanın sayılan özellikleriyle, makine ve çevre arasındaki uyumun düzeyine göre yapılan işe bir değer biçer.

3.2.2. Makine Faktörü Açısından

Ergonomi, insan-makine etkileşimini sağlamaya çalışırken insanın harcamak zorunda olduğu statik gücü minimize etmeye çalışarak, insanın daha az yorulmasını amaçlar. İnsanın kullandığı alet, araç, makine gibi unsurların bu amaca yönelik tasarlanmasını sağlar.
Aynı şekilde, harcanan dinamik gücün azaltılması için pedal, düğme ve tuşların en az fiziki güç harcanarak kullanılmasını sağlar. Diğer bir önemli konu da insanın en az zihinsel yorgunlukla iş yapmasını sağlamaktır. Bu amaçla her türlü gösterge, sinyal ve benzerlerinin kolay anlaşılır, kolay görülebilir ve kolay duyulabilir olmasını sağlar.
İş değerlendirme de insanın kullandığı alet, araç, makine, gösterge ve panellerin insanı statik, dinamik, ya da zihinsel ne kadar çaba sarf etmeye zorladığını tespit ederek yapılan işin rakamlara dökülmesini ve maliyetinin belirlenmesini sağlar.



3.2.3. Çevre Faktörü Açısından

Ergonomi, insanın çalışmak zorunda olduğu çevrenin koşullarını insan için en uygun duruma getirmeye çalışır. İnsanın çalışma sırasında içinde bulunduğu çevredeki sıcaklık, nem, buhar, toz miktarı, radyoaktivite, varolan toksit madde miktarı, titreşim, aydınlatma, basınç, renk, gürültü koşullarını insan yararına optimum seviyeye çıkararak maksimum motivasyon ve verimlilik elde edilmesini sağlar.
İş değerlendirme ise işin görüldüğü çevre koşullarının detaylı olarak incelenmesiyle işin değerinin ve maliyetinin belirlenmesini amaçlar.

Bu incelemeler göstermektedir ki ergonomi ve iş değerlendirme konuları etkileşimli olarak uygulanmaya çok elverişlidirler. Zaten yapılan araştırmalar göstermiştir ki ergonomik çalışmalar uygulanmadan önce yapılan iş değerlendirme çalışmalarıyla, ergonomik uygulamalardan sonra yapılan iş değerlendirme çalışmaları arasında çok büyük farklılıklar bulunmaktadır.

3.3. Ergonomi ve Teknik Tasarım İlişkisi

Yapılan her üretim faaliyetinin aslında bir çeşit ihtiyaç karşılama olduğu göz önüne alındığında, aslında tasarımcıların toplumdaki yerlerinin zannedilenden daha önemli olduğu ortaya çıkacaktır. Çünkü ürün tasarımcıları yaptıkları her tasarımda bu ürünün son kullanıcılarının sorumluluklarını üzerlerinde taşımaktadırlar. Bu sebeple de tasarımcıların yaptıkları işleri bu sorumluluğun bilinci altında gerçekleştirmeleri ve son kullanıcıların meydana gelen ürünü kullanırken maksimum verimi almaları gerektiğini unutmamaları önemlidir.
Özellikle kullanıcıların direkt olarak etkileşime girecekleri objelerin, araç, alet veya makinelerin tasarımları söz konusu olduğunda tasarımcıların omzuna daha büyük bir sorumluluk yüklenmektedir. Bu gibi durumlarda insanın antropometrik özellikleri ile kinetik ve statik hareket becerileri göz önünde bulundurulmalı ve tasarımlar bu çizgi doğrultusunda gerçekleştirilmelidir. Bu gereksinimler ise ancak ergonomik çalışmaların ışığı altında karşılanabilecektir. Çünkü bilinen bir gerçektir ki insan ve kullandığı objelerin maksimum uyumluluğunu sağlayan tek bilim dalı ergonomidir.
Örnek olarak, üretilmesi planlanan bir sandalye düşünüldüğünde şu kıstasların sağlanması gerekmektedir:

- İnsanın oturması sırasında göz önüne alınacak ölçülere uygun
tasarlanmalıdır.
- Kişinin oturduğu yerde rahat hareket edebilmesi sağlanmalıdır
- Sandalyenin yapıldığı malzemenin insan vücudunun rahat etmesi için uygun olması gerekmektedir.
- Sandalyenin diğer ikinci plan özelliklerinin de (renk vb.) ergonomik tasarım şartlarına uygun olması gerekmektedir.

Normal şartlarda bir sandalyenin tasarımı yapılırken sadece modanın şartları ve zevkler göz önüne alınırken sözü geçen sandalyenin bir iş istasyonunda kullanılacağı düşünüldüğünde son kullanıcının özelliklerine uyumluluğun önemi daha kolay anlaşılabilir.
Sandalye gibi objelerden başka makine, alet, araçların tasarımında da yine ergonomik kıstaslar göz önüne alınmalıdır. Tasarlanan göstergeler rahat görülebilir; levye, kol gibi aletler el antropometrisine uygun; makine panelleri kolay anlaşılabilir olmalıdır. Tüm bu sayılanlar basit makine düzeyleri için geçerlidir. İşin daha karmaşık olan hücre ve daha ötesi sistem düzeyinde yapıldığı düşünülürse konunun önemi daha rahat kavranacaktır.

3.4. Ergonomi ve Üretim Yönetimi İlişkisi

İnsan faktörünün üretim sistemlerindeki vazgeçilmez rolü düşünüldüğünde ergonominin üretim yönetimine olan katkısı konusunda hiç şüphe olmadığı fikri birkez daha pekişecektir.
En basit şekliyle sadece üretim sisteminde rol alan bireyler üzerine uygulanan yüklenme ile bireylerin kişisel özelliklerinden kaynaklanan zorlanmaları arasında optimum uyumu sağlamak yoluyla elde edilecek verim artışı göz önüne alındığında dahi ergonominin rolü apaçık görülecektir. Bu konuda yapılacak ergonomik ölçüm ve düzeltmeler sayesinde özellikle üretim hatlarında, istasyon başına zorlanma minimuma indirilerek üretim sürelerini en iyi şekilde düzenlemek mümkün olacaktır. Böyle bir çalışmada dikkate alınması gereken hususları şu şekilde sıralayabiliriz:

- Uygulanan yüklenme= İşgörenlere verilen işlerin bu işgörenler açısından sebep olacakları zorlanma ile doğrudan ilişkisi vardır.
- Dinlenme ihtiyacı= İşgörenlerin çalışmaları sonucu yorgunluk düzeyleri ve buna bağlı olarak dinlenmeleri gereken süre. Böyle bir konuda kişinin kalp atış hızındaki artış kıstas olarak alınır.
- Çevrenin olumlu/olumsuz etkileri= İşgörenlerin üretimi gerçekleştirdikleri ortamın yapılan iş üzerine etkisi (aydınlatma, iklim, basınç, nem, radyoaktivite vb.)
- İşgören-iş uyumu= Doğru kişiye doğru işin verilmesidir. Burada en önemli nokta var olan bir iş için en uygun (gerek fiziksel gerek mental yönden) kişinin seçilmesidir.

Sıralanan etmenler üzerine yapılacak ergonomik çalışmalar sayesinde herbir işgörenin kendine uygun işi en iyi koşullarda yapması sağlanacağından doğal olarak işten alınan verim artacaktır.

Kadın ve erkeklerde yaşlara göre maksimum çalışma kapasiteleri


Daha öncede belirtildiği üzere özellikle üretim hatlarında önemi artan ergonomik çalışmalara örnek olarak Mercedes-Benz Türk A.Ş.’ de Ahmet Bodur, Hakan Bulak ve Nusret Salih Kanat tarafından gerçekleştirilen otobüs üretim hatlarındaki düzeltmeyi verebiliriz.
Çalışma, şehirler arası ve şehiriçi otobüslerinin üretim hatlarındaki tehlike ve zorluklar göz önüne alınarak yapılmış ve daha esnek bir üretim sistemi kurulmuştur.
Otobüs gibi büyük araçların üretimi sırasında doğal olarak büyük parçalarla uğraşılmakta ve özellikle otobüslerin iç donanımlarının yapılması üretim hattı boyunca zor olmaktadır. Hat üzerinde çeşitli düzeltmeler yapılmıştır ancak bunların en önemlisi üretim hattında kullanılmaya başlanan hava yastığı sistemidir.
Hava yastığı sisteminde, birbirine değen iki yüzey arasına sabit bir basınçta hava üflenmektedir. Bu sayede de otobüslerin taşınması sırasında minimum sürtünme koşulları elde edilmektedir.
Bu sitemin getirdiği en önemli kolaylıklar şöyle sıralanabilir:

- Büyük parçaların taşınmasının kolaylaşması
- Parçaların döndürülmesi ve doğrultularının değiştirilmesi için gereken alanın optimum seviyeye indirgenmesi
- Tam ve doğru yönlendirme
- Onarım ihtiyacının az olması
- Zararlı gaz veya madde çıktısı olmadığından çevreye zararı olmaması
- Yangın, patlama gibi tehlikelerin önlenmesi
- Diğer sistemlere kıyasla daha az yatırım maliyeti olması

3.5. Ergonomi ve Yönetim Bilişim Sistemleri İlişkisi

Günümüzde şirketlerin yönetim birimleri açısından bilginin öneminin tartışılması bile gereksiz görülmektedir. Çağın gerekleri doğrultusunda, artık rekabetin en doğru ve en yararlı verileri toplamak ve bunları değerlendirmek üzerine yoğunlaştığı kabul edildiğinde bu gerçek daha kolay anlaşılabilir hale gelecektir. “Verilerin toplanması ve değerlendirilmesi”, burada şirketler açısında asıl can alıcı nokta şüphesiz ki değerlendirme kısmıdır. Çünkü toplanan verilerin bilgi haline dönüştürülmeden yani yararlı hale getirilmeden kullanılması imkansızdır. İşte çeşitli kaynaklardan toplanan verilerin işlenip bilgiye dönüştürülmesi ve bu bilgilerin yönetim kadroları arasında akışının düzenlenmesi Yönetim Bilişim Sistemleri ile olur.
Geçmişte veri depolama ve değerlendirme işlemleri daha çok sekreterler yardımı ile yani elle görülmekte iken veri tabanları, bilgisayar ağları gibi kavramların duyulmaya başlanması ile yavaş yavaş bilgisayar ortamına girmiş ve özellikle internetin doğuşu ile tamamen bilgisayar tabanlı hale gelmiştir. Bu süreçte bilgisayarların hızları, performansları gibi pozitif özellikleri sayesinde bilişim sistemlerinde gelişme sağlanırken, karmaşıklık ve kullanım zorluğu gibi negatif özellikleri sebebiyle alınan verimin değeri düşmüştür.
Bu alanda yapılan çalışmalar tamamen yönetim bilişim sistemlerinde kullanılan bilgisayar programları (veri tabanı sistemleri, raporlama programları, muhasebe programları vb.) üzerine yoğunlaşmıştır. Bu yoğunlaşmaları iki kategoride toplamak mümkündür.

1- Programların teknik kalitesi= Teknik performansı etkileyen özellikler, güvenilirlik, genişletebilirlik vb.
2- Programları ergonomik kalitesi= Öğrenme ve kullanmada kolaylık, onarım desteği, kurulum kolaylığı vb.

Söz konusu, programcı olmayan yönetim kadrosu olduğunda bu iki kategoriden en önemlisi programların ergonomik kalitesi olacaktır. Geniş anlamda düşünüldüğünde bu programları kullananların çoğu, bilgisayarları sadece işyerlerinde kendilerine yardımcı olmaları için kullanmaktadırlar, yani bilgisayarlarla etkileşimleri çok yüksek düzeyde değildir; öte yandan işyerlerindeki stratejik konumları ve aldıkları kararların önemlerinden dolayı bu etkileşimin maksimum seviyede olması gerekmektedir. Böyle bir çelişkiyi yok etmenin tek yolu da kullandıkları programların kolay kullanılabilir olmasıdır.
Bir bilgisayar programının kullanılabilirliği, bu programı verimli, kolay anlaşılabilir, kolay öğrenilebilir ve kolay kullanılabilir yapan özelliklerinin toplamıdır (Nielsen, 1993).
Kullanıcı merkezli (kolay kullanılabilir) bir bilgisayar programının gelişiminde iki önemli aşama vardır. Bunlar;

- İhtiyaçların belirlenmesi,
- Kullanıcı testlerinin uygulanmasıdır.

Görülmektedir ki bir bilgisayar programının kullanıcı merkezli olabilmesi için devreye yine ergonomi girmekte ve genel anlamda kullanıcı ihtiyaçlarını belirlemektedir.
Bilgisayar programlarının kullanılabilirlikleri söz konusu olduğunda en önemli husus bu programların kullanıcı ara yüzlerinin (user interface) ergonomik olmasıdır. Bu konuda yapılan araştırmalar ortaya bazı kıstaslar koymuştur. Bunların başlıcaları;

- Kullanılan ara yüzün mümkün olduğunca basit olması
- Kullanılan yazı fontunun kolay okunabilir olması (tavsiye edilen yazı fontu Tahoma dır.)
- Kullanılan renklerin gözü rahatsız etmemesi (mat ve sade renkler kullanılmalıdır. Maksimum 3 farklı rengin kullanılması önerilmektedir)
- Kullanılan mönülerin kolay kullanılabilir olması


4. ENDÜSTRİYEL PSİKOLOJİ

4.1. Tanım ve İçeriği

Psikoloji, insan davranışlarını inceleyen bilim dalıdır. Psikoloji, öz varlığa sahip canlı varlıklara özgü zihinsel olayları, düşünmeyi, organizmanın psikolojik yanını inceleyen bilim dalıdır. Psikoloji temel teorik yapısını bilinç olaylarını izlenmesine, bunların fizyolojik olaylarla olan ilişkisine, olayları nesnel dünyanın etkileri, duyular, basit içgüdüler, heyecanlar gibi öğelere bölme ve en karmaşık olayları bu öğelerin bir bileşimi olarak kabul etme eğilimine ve öteki bilimler gibi gözlem, deney, karşılaştırma yöntemi gibi yöntemlere dayandırmıştır.
Endüstriyel psikoloji, psikolojinin bir alt bölümü olarak incelendiğinde özet olarak (1) iş performansına ve iş tatminine etki eden sosyal ve fiziksel çevre faktörleri ile (2) bunların sonuçlarını olumlu yönde değiştirmede kullanılacak yöntemlerin geliştirilmesinin incelenmesi şeklinde tanımlanabilir. Bu tanımdan da anlaşıldığı üzere endüstriyel psikolojinin iki temel maksadı vardır:

1- İş yapma ve tatmininin tabiatı ile bunları etkileyen faktörleri anlamaya çalışmak.
2- Bu sonuçları en iyi duruma getirecek yöntem ve işlemleri geliştirmek.

Endüstriyel psikoloji, ürün üretimi, dağıtımı ve toplum içinde mal ve hizmetlerin kullanımı sırasında insan davranışlarını inceler. İnsanlar bu faaliyetleri gerçekleştirirken toplum içerisinde farklı roller oynarlar. Endüstriyel psikoloji, toplumda endüstriyel faaliyetleri gerçekleştiren insanların bu faaliyetleri gerçekleştirirken karşı karşıya kaldıkları problemlerle ilgilenir ve bu problemleri çözümlemeye çalışır.
Endüstriyel psikolojini içeriğini incelediğimizde şu iki ana başlığa ulaşmamız mümkün olmaktadır;

1- Personel psikolojisi= Seçme ve eğitim programlarının etkililiğini arttırmak için yöntem ve işlemler geliştirme ve kullanılacak olan yöntemlerin iş davranışına nasıl etki edebileceğini inceleme.
2- Organizasyonel psikoloji= Endüstrideki tatmin ve davranış üzerinde organizasyonel ve diğer çevresel etkiler ve etkilerin performans, tatmini arttırmak için nasıl değiştirilebileceği.


4.2. Özellikleri

Kendisine eski ve yeni, daimi ve dinamik, kuramsal ve uygulamalı ve deneysel ve klinik gibi yaftalar takabildiğimizden endüstriyel psikoloji, birçok bakımlardan genel psikolojinin bir küçük dünyası gibi hizmet gösterebilir. O, bunların her birisi ve hepsidir. Yenidir, çünkü çağdaş kurumlar olan büyük çaptaki organizasyonların en muazzam ve dramatik fonksiyonlarına etki eden sosyal ve psikolojik nitelikleri anlamaya çalışmakla ilgilidir. Eskidir, çünkü ondan ayrılmaz problemler olan iş etkinliliği ve bundan elde edilen tatminler problemleri insanlığın kayıt edilmiş tarihi kadar, belki de daha fazla eskidir. Daimidir, çünkü metodolojik işlemleri bilimsel çalışmaların her yerinde kabul edilmiştir; ve çünkü problemlerinde bazıları yarım yüzyıl veya daha fazla zamandır ilgilendiği problemlerin aynıdır. Dinamiktir, çünkü araştırma, kuram ve uygulama, diğer dallarda olduğu gibi burada da değişik sorunların önemi bakımından sosyal norm ve değerlerin değişmesiyle önemli biçimde etkilenmektedir. Kuramsaldır, çünkü alan mensuplarını çoğu, pratik doğurgularını dikkate almadan iş etkililiği ve iş tatminlerine etki eden faktörlere dair temel sorularla ilgilenmektedir. Nihayet, alan deneyseldir, çünkü gerek laboratuarda gerekse alanda bir araştırma yöntemi olarak deneysel metodoloji kullanılmaktadır. Mamafih alan aynı zamanda klinikseldir, çünkü özellikle araştırmanın ilk safhalarında bazı tip problemler deneysel yönteme uygun değildirler ve daha soyut tipte klinik araştırması kullanmayı gerektirmektedirler.

4.3. Stres ve Yorgunluk

Stres terimi Selye tarafından 1930 lu yıllarda psikoloji ve tıp bilim dallarında ortaya atılmıştır. Selye, stresi organizmanın kendi varlığını tehdit eden veya organizmada rahatsızlık ve ruhsal baskı yaratan bir durum karşısında organizmanın kendini savunma amacıyla gösterdiği tepki olarak tanımlamıştır. “Stresör” kavramı ise strese sebep olan dış etkileri tanımlar.
Selye 1978 yılında stresin, beyin kabuğunda anormal bir elektriksel faaliyet ile başlayan ve özellikle performans hormonları olarak bilinen, tüm vücudu devamlı bir alarm durumunda tutan adrenalin ve noradrenalin hormonlarının gittikçe artan salgılanışı ile devam eden bir nöroendokrin mekanizmalarının zincirleme reaksiyonlarından kaynaklandığını buldu. Bu reaksiyonların sonucu ise organizmanın yaşamını korumak için dövüşmek, mücadele etmek, kaçmak gibi çeşitli fiziksel ve zihinsel aktiviteleri yoğun bir istekle gerçekleştirmesidir.
Belirli bir seviyeye kadar gerginlik iş yükü ile doğru orantılı olarak değişir. Daha büyük bir iş yükü ve bunun sonucunda daha uzun süren, daha yoğun yaşanan bir stres daha çok gerginliğe sebep olur. Gerginliğin sonucu yorgunluk olarak karşımıza çıkar. Yorgunluk kendisini iki şekilde gösterir: zihinsel ve fiziksel yorgunluk. Fiziksel yorgunluğunun etkilerinin dinlenme sonucu belirli bir süre içerisinde geçmesine rağmen uzun süreli zihinsel yorgunluğun çeşitli ruhsal bozukluklara yol açacağı muhakkaktır.
Her mesleki faaliyet ya da iş yapmak belirli bir stres seviyesine neden olur. Meydana gelen bu stresin çeşitli sebepleri vardır. Aynı zamanda stresin şiddetini arttıran çeşitli negatif faktörler de mevcuttur. Bu faktörler çoğunlukla kişinin çalıştığı iş çevresinin fiziksel ve psikolojik özelliklerinden kaynaklanır.
İnsan ve içinde çalıştığı iş çevresi birbirinden ayrılamaz bir birlik oluştururlar. Bu birliğin iki elemanı arasındaki ilişki ve bağlantılar gerekli, kalıcı ve hayatidir. Bu ilişkinin geçirdiği her çeşit değişiklik hem iş çevresinde hem de insan organizmasında değişikliklere sebep olur. Karşılıklı etkileşimden doğan çevresel değişiklikler en azından kişisel düzeyde ihmal edilebilir, Ancak organizmada meydana gelen değişiklikler olaylara biyolojik bir bakış açısından bakıldığında önemli olabilir.
Önemle belirtilmelidir ki gerek çevrenin birey üzerinde değişikliklere sebep olduğu durumlarda gerekse belirli bir kişinin iş çevresi üzerinde çeşitli etkiler bıraktığı zaman her iki durumda da stresten zarar gören birey olmaktadır.

4.4. Ergonomi ve Endüstriyel Psikoloji İlişkisi

Ergonominin insan ve iş arasındaki uyumu sağlamaya çalışırken olayı sadece teknik düzenleme veya fiziksel uygunluk biçiminde ele alması yeterli değildir. belki bu hususlardan daha da önemli “sosyal ve psikolojik uyum” un sağlanması ile ilgilenmek durumundadır. Çünkü iş ve işletme, öncelikle insan unsuru ile ayakta durmakta ve işgörenin çalışmaya başlamadan önceki durumu önemlilik göstermektedir. Yani işin yapılmasını ve düzenlenmesini sağlayan insanın, bir “moral değer” le işe başlaması, işin geleceği açısından olumlu bir durumdur. Aksi halde problemli bir insanın meydana getireceği işin akıbetinden endişelenmemek mümkün değildir.
Bu bağlamda, bir iş yerinde elde edilmek istenen maksimum verim ancak ve kati suretle ergonomi ve endüstriyel psikoloji bütünleşmesi ile mümkündür.
Endüstriyel psikolojinin tanımında da belirttiğimiz üzere bu tür bir bütünleşme işletmedeki sosyal ve fiziki çevre üzerine yoğunlaşacaktır.

4.4.1. Sosyal Çevre

Son zamanlarda idari çabaların büyük bir kısmının insan ilişkilerini düzenleyici çalışmalar olduğu ve yönetim sürecinin sosyal yönünün ağırlık kazandığı görülmektedir. İşletmede yer alan kişilerin örgütsel hayat içindeki davranışlarında serbest olduklarını söylemek imkansızdır. Ferdi davranışlarda standart kuralların gerekli olduğu söylenmektedir. Bu kurallarla işgörenlerin bilgileri, yetenekleri ve kişisel özellikleri arasında önemli bağlantılar vardır. Ayrıca fertlerin kişiliklerini ve ferdi ilişkilerini etkileyen bilgileri ve yetenekleri vardır. İşletmenin sosyal yönünü geliştirmek isteyen yönetici, elemanlarının bu tür özelliklerini bilecek ve bu yönlerden işgörenleri nasıl geliştireceğini planlayacaktır. İşte bu sebeple yönetici, yönetimindeki kişilerin davranışlarının politik, sosyal ve psikolojik yönünü kavramak zorunda kalacaktır.
İşletmecilerin sosyal yönlerinin gelişmesi yanında, işgörenlerin birbirlerini psikolojik açıdan etkileme özelliği de artmıştır. Böylece işletme, teknik ilişkilerin yer aldığı bir sistem olduğu kadar, psiko-sosyal bir olgu görünümü de kazanmıştır. Bu gelişmenin sonucu olarak modern yönetimde işletmenin sosyal yönü daha da belirgin hale gelmiştir. İşte, işletmelerdeki ilk ve en önemli problem aynı ve farklı statülerdeki insanların birbirleriyle iyi geçinme mecburiyeti içinde olmaları gerçeğidir. Bu hususun halledilmesinin bir kültür birliği sayesinde gerçekleşeceğini bilmemiz gerekir. Buradan yola çıkarak, insanların genelde kültür birliğinin sağlanması ile düşünce ve davranış uyumu gösterebileceği öne sürülebilir.
İnsan ilişkileri de, ergonomik çalışmadaki diğer maddi faktörler gibi kendine has bazı prensiplerin belirlenmesi ile sağlıklı bir duruma getirilmek durumundadır. Çalışanların öncelikle zaruri ihtiyaçlarının karşılanmasının arkasından, bu ilişkilerin belirli kaideler üzerine oturtulması gerekir. Böylece sosyal münasebetler, kişi ve grupların özel durumları göz önüne alınarak daha iyi prensipler üzerinde gelişir. İşletmenin sosyal yönden gelişimi, “beşeri ilişkiler” ile ilgili bilgi ve prensiplerin belirlenip uygulamaya konulması ile sağlanabilecektir.

4.4.2. Fiziki Çevre

Çalışanların başarılı olmasında çalışma şartlarının rolü çok büyüktür. Eğer işyerinde gürültü, rutubet, toz, aşırı sıcak veya aşırı soğuk gibi etmenler söz konusu ise böyle bir ortamda çalışan bir işçiden başarı beklemek fazla iyimserlikten başka bir şey değildir. İşçinin çalışmalarının başarılı olması için bu gibi aksi etkenlerin ortadan kaldırılması gerekir.
Eğer fiziki çalışma ortamının iş davranışı üzerindeki muhtemel etkisi hakkında konuşursak, ima olunan gürültü, aydınlatma, atmosferik koşullar, ve yeni olarak müzik gibi iş davranışı üzerinde muhtemel etkileri olan değişkenlerdir. Bugünün psikolojik dünyasında bu değişkenlere büyük bir ilgi duyulmamakla beraber, konuşabileceğimiz ve oldukça yüksek derecedeki bir güvenle verebileceğimiz bazı sonuçlar vardır.

4.4.2.1. Gürültü

Verimsiz performansın muhtemel bir nedeni olarak gürültü, bunun ne tür bir gürültü olduğuna bağlıdır. Gürültü sürekli ise kişi buna adapte olur ve fiziki çabasını arttırmak suretiyle davranışını ayarlar ve davranışta az bir kayıp olur. Bununla beraber, gürültü aralıklı ve ona adapte olmak güç olursa muhtemelen adaptasyondaki bu güçlük nedeniyle performansta bir düşme olabilir.
Bununla beraber, bu genel görüş sözü edilen gürültü derecesiyle değiştirilmelidir. Normal seviyedeki gürültülerin bir çoğu için muhtemelen doğru olmakla beraber, sürekli bile olsa oldukça yüksek seviyedekiler zamanla fizyolojik zarara ve performansın düşmesine yol açabilir. Ayrıca güç, karmaşık, duyarlı motor hareketleri gerektiren veya yüksek bir algısal yükü üzerine alan herhangi bir işin en fazla etkilenebileceğinin bazı belirtileri vardır.

4.4.2.2. Müzik

Müziğin performans üzerindeki etkisi bakımından araştırma bulguları Uhrbrock (1961) tarafından özetlenmiş ve aşağıda verilmiştir:

1- İşyerinde müzik dinlemenin üretimin artmasına sebep olduğu hususundaki yetersiz iddialar ispatlanmamıştır.
2- Teşvik edici bir sistem olarak kullanılan müziğin endüstrideki sosyal imaları ile er geç karşılaşılacaktır. “Bu işçiye memnuniyet veren ve işverene kâr sağlayan meşru bir araç mıdır?” sorusu sorulabilir.
3- Teşvik edici müzik sürelerinde duyulan neşenin fizyolojik bir dayanağı vardır ve bu dayanak müzik dinleyen bazı kimselerin kan basıncında meydana gelen değişmeler olarak görülür.
4- Fabrika personeli müzik çalınan yerde çalışmayı müzik çalınmayan yerde çalışmaktan daha çok tercih ederler.
5- İşçilerin hepsi çalışırken müzik dinlemekten hoşlanmaz. %1 ile %10 arasında değişen bir kısmı bundan rahatsız olur.
6- İşin kalitesi işyerinde müzik dinlemekle ters orantılı olarak etkilenebilir.
7- İşçilerin büyük bir çoğunluğu çalışırken sözlüden çok enstrümantal müzik dinlemeyi tercih eder.
8- Yaş ile çalışma müziği arasında ters bir korelasyon vardır.
9- En azından üç araştırmacı basit, tekrarlanan, yeknesak işler yapan tecrübesiz genç işçilerin müzik dinlemek suretiyle üretimlerini arttırdıklarını ortaya koymuştur.
10-Elde edilen bulgular çalışırken çalınan müziğin şekilleri istikrarlı olan ve karmaşık işleri yapan tecrübeli fabrika operatörlerinin, üretimini arttırmadığını gösterir.
11-Personelin müziğin “çok memnuniyet verici olduğunu” belirtmiş olmasına rağmen çoğu kez müziğin personelin bireysel üretimi üzerindeki etkisi ters olmuştur.

4.4.2.3. Aydınlatma

Belki çalışma için gerekli olan aydınlatma hakkında ileri sürülebilecek en ihtiyatlı görüş, bunun ayırt edilebilecek detayların büyüklüğü, görme süresi ve belli bir fona karşı ayırt edilecek “detayların” parlaklık kontrastı gibi değişkenlere bağlı olmasıdır. Böyle bir çerçeve içinde, bazı araştırmacılar çeşitli endüstriyel işler için arzu edilen aydınlatma derecelerini veren tablolar hazırlamışlardır.

Yapılan İşin
Durumu
İş veya
İşyerinin Türü
Aydınlatma
Derecesi
(Mum-Metre veya Lüks)
Aydınlatma Türü
Küçük detay, düşük parlak kontrast, uzun süreli, yüksek hız, oldukça duyarlı
Dikiş dikme koyu renkli materyalin kontrolü vb.
1000
Genel ayrıca tamamlayıcı (masa lambası gibi)
Küçük detay, orta kontrast, hız önemli değil
Makinede işleme, detay resmi çizimi, saat onarımı, orta materyalin kontrolü
500-1000
Genel ayrıca tamamlayıcı
Normal detay, uzun süreli
Okuma, parça montajı, genel büro ve laboratuar işi
200-500
Genel (yukardan, tavan teçhizatı gibi)
Normal detay, süreli değil
Yıkanma yerleri enerji santralleri, bekleme odaları, mutfaklar
100-200
Genel (rasgele doğal ve yapay gibi)
İyi kontrast, oldukça büyük parçalar
Eğlence yerleri
50-100
Genel
Büyük parçalar
Lokantalar, merdivenler, büyük eşya mağazaları
20-50
Genel

İlginç bir araştırma Berry (1961) tarafından yapılmıştır. Berry, insanların kendilerini yeşil ve mavi renkli odada “daha soğuk”, kırmızı ve portakal renkli odada “daha sıcak” hissettiklerine dair yaygın olan fikri denedi. Deneklerin farklı renklerle ilgili “soğukluk” hakkındaki süregelen inançlarına rağmen, araştırma çok az davranış etkilerini ortaya koydu.

4.4.2.4. Atmosferik Koşullar

Çeşitli çalışmalar için uygun sıcaklıkların ne olması gerektiği hususunda bazı çalışmalar yapılmıştır. Elde edilen bulguların birçoğu aşağıdaki tabloda verilen değerleri gösterir. (Tiffin & McCormik, 1965)

Faaliyet
Uygun Sıcaklık Derecesi C
Hafif, oturarak çalışma-Kış
Hafif, oturarak çalışma-Yaz
Orta, zor çalışma
Hareket ederek çalışma

20-23
24-27
19
16

Tercih edilen sıcaklık dereceleri: Yaz=22; Kış=20


Bununla beraber tercih edilen bu sıcaklıkların kişinin yaşadığı coğrafi iklimin bir işlevi olabileceği not edilmelidir. Örneğin İstanbul’ daki “soğuk” bir gün anlayışı ile Diyarbakır’ daki anlayışın aynı olduğuna inanmak zordur.

4.5. Ergonomi ve Endüstriyel Psikoloji İlişkisinin Sonuçları

Sosyal problemleri en az seviyeye indirmemiş bir işletmede, ergonominin fiziki, biyolojik ve diğer teknik yeniliklerini gerçekleştirmek konuyu halletmeyecektir. Çünkü işin yürütücüsü olan insanın sıkıntısı halen son bulmamıştır. Onun işteki en büyük uyumsuzluk kaynağı “huzur” unu elde edememiş olmasıdır. İnsanları bekledikleri iç huzuruna kavuşturmadan ergonominin hedeflerine tam olarak erişebileceği pek ihtimal dahilinde değildir. Endüstriyel psikoloji ve ergonomi, birbirini tamamlayan iki ana ilgi alanı olarak insan ve iş uyumunu gerçekleştirebilir.
Gerek sosyal gerekse fiziki koşulların insanın performansı ve iş tatmini konusundaki etkileri detaylı bir şekilde anlaşıldıktan sonra bu koşulların optimum seviyelerde bulundurulmasının önemi kolayca kavranabilir. Unutulmamalıdır ki bu koşulların düzeltilmesi konusunda ne ergonomi ne de endüstriyel psikoloji tek başına yeterli olmayacaktır. Çünkü endüstriyel psikolojinin asıl ilgi alanı koşulların incelenmesi iken ergonomininki bu koşulların düzeltilmesidir. Yani bu iki konu işgörenlerin motivasyon ve iş tatminlerini arttırma işlemlerinin birbirini izleyen iki adımını oluşturmaktadır.
Ergonomi ve Endüstriyel psikolojinin başarılı bir şekilde entegrasyonu ile şu sonuçları elde etmek çok kolay olacaktır:

· Doğru işi yaptığına inanan işçiler
· En yüksek motivasyon seviyesinde çalışan işçiler sayesinde elde edilen maksimum verim
· İşçiler ile yöneticiler arasındaki ilişkilerde düzelmeler
· İşçilerin sosyal ihtiyaçlarına cevap veren işyeri uygulamaları
· İşçi grupları ve grup üyeleri arasında maksimum uyum
· İşyeri huzuru
· Dezavantajlılar, kadınlar, yaşlılar gibi işçi gruplarından elde edilen yüksek verim
· Optimum düzeydeki fiziki koşullar (aydınlatma, iklim, gürültü vb.)
· Kendisini rahatsız eden fiziki şartlardan soyutlanmış işçiler
· Yorgunluk ve stres düzeyleri minimize edilmiş olan işçiler
· Vs.



























KAYNAKLAR

1) Özok A. F., Türk Sanayi İşçileri Üzerine Antropometrik Bir Araştırma, TÜBİTAK, MAG-533 Sayılı Proje, 1980
2) Tanyaş Mehmet, Endüstri Mühendisliğine Giriş, 1995
3) Özok A. F., Üretimde Değer Yargılarımız Ve Ergonominin Önemi, I. Ulusal Ergonomi Kongresi, 1987
4) Özok A. F., Uğurgel Can, Ünsal Serdar, The Role Of Ergonomics İn Developing A Company Culture, ICAE[1], 1996
5) Vainio Pasi, Mattila Markku, Development Of A Safety And Ergonomics Oriented Total Quality System For An Electricity Company, ICAE, 1996
6) Küçükçirkin Mehmet, Ergonomi Ve İşdeğerlendirme İlişkisi, I. Ulusal Ergonomi Kongresi, 1987
7) Lecewicz Joanna, Lewadowski Jerzy, Ergonomics İn Technical Design, ICAE, 1996
8) Pheasant Stephen, Bodyspace : Anthropometry, Ergonomics And The Design Of Work, 1996
9) Singleton W.T., Fox G.J., Whitfield D., Measurement Of Man At Work, 1973
10) Bodur Ahmet, Bulak Hakan, Kanat Nusret S., Flexible Production Flow And Ergonomical Systems İn Assembling Busses, ICAE, 1996
11) Sikorski Marcin, Software Usability: The Key To Successful Implementation Of Management Information System, ICAE, 1996
12) Stephanidis Constantine, Akovmianakis Demosthenes, Designing User Interfaces For All Users: Contributions From Applied Ergonomics And Human Factors, ICAE, 1996
13) Buurman Rudy D., User-Centered Design Of The Interface Of A Decision Support System For Neurologists, ICAE, 1996
14) Şener Sami, Sanayi Psikolojisi Ve Ergonomi, I. Ulusal Ergonomi Kongresi, 1987
15) Korman K., Endüstriyel Ve Organizasyonel Psikoloji, 1978
16) Atkinson Rita L., Introduction To Psychology, 1985







[1] International Conference of Applied Ergonomics

Hiç yorum yok: