Google
 

8 Ekim 2007 Pazartesi

Dil Devrimi

Konfuçyusa’a bir gün sormuşlar: ”Bir ulusun tüm yönetimi sana bırakılsaydı ilkin ne yapardın?” “İLKİN DİLİNİ DÜZELTİRİM demiş. Dil düzgün olmayınca ,söylenen söylenmek istenen değildir; söylenen söylenmek istenen olmayınca , yapılması istenen yapılmadan kalır; yapılması gereken yapılmadan kalırsa, törelerle sanat geriler; törelerle sanat gerileyince adalet yoldan çıkar; adalet yoldan çıkınca halk çaresizlik içinde kalır. İşte bundan söylenmesi gereken başı boş bırakılmaz. Bu her şeyden önemlidir.”
Dil, milli yapıyı oluşturan ve sağlamlaştıran en önemli ortak bağdır. Mustafa Kemal Atatürk, Türk Dilini kendi milli benliğine kavuşturmayı ve kendi benliği içinde zenginleştirerek büyük bir kültür dili haline getirmeyi daha 1907’de Koloağası iken dile getirmişti. Türkiye Cumhuriyeti'nin devlet felsefesinin temelinde, Türk toplumunu çağdaş medeniyetler seviyesine çıkarma amacı yer aldığına göre, dilimizin de uzun vadede böyle bir medeniyet seviyesinin gerekli kıldığı bütün kelime, kavram ve terimleri karşılayabilecek bir kültür dili durumuna getirilmesi gerekiyordu. Atatürk'ün çabaları ile, Türkçe'nin bütün sorunları bir bütün olarak düşünülmüş, sistemli bir şekilde başarılı çözümlere ulaştırılmaya çalışılmıştır. Atatürk sırasıyla önce medreseleri kapattı, Harf Devrimi’ni yaptı ve en sonunda 12 Temmuz 1932 tarihinde de Türk Dili Kurumu’nu kurdu.
Dil devrimi, aslında milliyetçilik devriminin tamamlayıcısı olmuştur. Yeni harflerin kabulünden sonra ilk 10 yıl içinde dilimizdeki özleşme ve gelişme hızlanmıştır. Türk alfabesi
bizi Arapça ve Farsça sözlerden uzaklaştırıp, Türkçe konuşup yazmaya zorlamıştır. Türkçe resmi dil olduktan sonra hızla gelişmiştir. Dil devriminin içinde yalnızca harf sorununu çözümlenmemiş, aynı zamanda terminoloji denilen, uzmanlıkların belli bölümlerinin anlatımında kullanılan sözcükler ve deyimlerde de devrim yapılmıştır.
Dil devriminden sonra, okullarda okutulan dil öz Türkçe olmuştur. Böylece öğrenciler, çok rahat bir şekilde derslerini takip edebilmişlerdir. Okur-yazar insanların sayısı hızla artmıştır. Çünkü Arapça gibi zor bir dili birçok insan öğrenmekte güçlük çekmiştir. Halk ve aydınların dil bakımından tekrar birleşmeleri sağlanmıştır.
Ulusallaşma yolundaki en büyük adım süphesiz ki Dil Devrimi’dir. Dil devrimi ile beraber Türkçe gerçek bir bilim, edebiyat ve sanat diline dönüşmüştür.
İsrail’de İbranice’nin ulusal dil olarak yeniden canlandırılması çalışmaları sırasında Türk Dil Devrimi’nin model olarak incelenmesi Atatürk’ün yaptıklarının ufak bir kanıtı olsa gerek. Bizler, bu devrimlere sahip çıkmalı ve Atamız’ın bize verdiği bu hediyeleri korumalıyız.

Hiç yorum yok: