Google
 

9 Ekim 2007 Salı

Şairler

Cahit Külebi( 1917 - )
Zile'nin Çeltek köyünde doğdu. Yüksek Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Öğretmenlikten sonra bir süre yurt dışında Kültür Ateşeliği, Öğrenci Müfettişliği gibi görevlerde bulundu. Türk Dil Kurumu Genel Yazmanlığı yaptı.
Şiirleri 1930'lu yılların sonlarında yayınlanmaya başlayan Külebi, ülke gerçeklerini, çocukluk dünyasını, halk şiirimizden ve özellikle de türkülerimizden damıttığı, yalın, aydınlık, lirik, yer yer izlenimci öğeler taşıyan bir şiirle yansıttı. Bu özellikleriyle, çağdaş şiirimizin en çok sevilen, okunan, şiirleri gelip geçici modalar karşısında dayanıklılığını koruyan ustalardan biri oldu.
Şiir kitapları: Adamın Biri (1946), Rüzgar (1949), Atatürk Kurtuluş Savaşında (1952), Yeşeren Otlar (1954), Süt (1965) Yangın (1980)
(Behromoğlu)

Akşamlar Hey Akşamlar
Kim esir değildir Kendi içerisinde? Akşamlar hey akşamlar! Doğmasaydım eğer O küçük şehirde Kim böyle boş gezer, Yüzer gibi olur, Bir koca nehirde? Yorgunluk hey yorgunluk! İnatçı yorgunluk! Dalgın bir yüz kadar Tozlu ayakkabılar. Yorgunluk hey yorgunluk! (1944)
Cahit Külebi





Orhan Veli( 1914 - 1950 )
İstanbul'da doğdu. Ankara Gazi Lisesi'ni bitirdi. İstanbul Üniversitesi Edeibyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Öğrenimini tamamlamadan ayrıldı. Ankara'ya dönerek PTT Umum Müdürlüğü'nde, Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu'nda çalıştı. Yaprak dergisini çıkardı.. Orhan Veli, sanat hayatının en verimli zamanında, bir beyin kanaması sonucu 36 yaşında öldü.
Hece vezniyle yazılmış şiirleri, 1936 yılında Varlık dergisinde yayımlanmaya başladı. Şiirleri kısa zamanda ilgi gördü. Sanat çevreleri onun şiirinden bahseder oldu. Orhan Veli, kısa bir süre sonra hece veznini terk ederek, arkadaşları Oktay Rıfat ve Melih Cevdet Anday ile Birinci Yeni denilen şiir akımını başlattı. Bu akımı beğenip övenler olduğu gibi, akıma karşı çıkıp sert bir şekilde eleştirenler de oldu. Orhan Veli, şiiri birtakım kalıp ve klişelerden, şairanelikten, teşbih ve mecazlardan kurtarma yolunu tuttu. Daha kısa, daha basit şekilde ve sade bir halk dili ile, gündelik hayatı ve hadiseleri şiirleştirdi. Zaman zaman, espri ve yergiye de başvurdu. Kafiyenin gereksizliğini ileri sürmüş, musikiye, şekle karşı olduğunu bildirmiş ve bu anlayışta şiirler yazmışsa da, hafızalarda kalan, gönlü okşayan, duygulu, ahenkli, vezin ve kafiyeli şiirleri olmuştur.
Şiir kitapları: Garip (1941), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947),Karşı (1949)

Ağacım
Mahallemizde Senden başka ağaç olsaydı Seni bu kadar sevmezdim. Fakat eğer sen Bizimle beraber Kaydırak oynamasını bilseydin Seni daha çok severdim. Güzel ağacım! Sen kuruduğun zaman Biz de inşallah Başka mahalleye tasınmış oluruz.
Orhan Veli Kanık


Fazıl Hüsnü Dağlarca( 1914 - )

İstanbul'da doğdu. Harp Okulu'nu bitirdi. On beş yıl görev yaptıktan sonra ordudan ayrıldı. Çalışma Bakanlığı'nda iş müfettişliği yaptı.
Dağlarca, kendisinin konularına göre 'ayrı yaklaşımlar', 'bağımsızlık savaşı', 'toplum', 'karşı duvar dergileri', 'yeryüzü', 'uzay', 'çocuklarda' diye yedi bölüme ayırdığı yapıtlarında şunları dile getirir: Çocuk duygularından, çevresinden başlayarak evrene ve tanrıya kadar uzanan duyarlık, toplumsal boyutlu duygu ve düşünceler, sömürgenliğe karşı yeryüzü yurttaşlığı, destansı söyleyişli ulusal duyarlık ve övünç, çocuklarla ilgili temalar... Bütün bu yeni bakış, arayış ve deyişlerle; değişik duyarlığı ve içtenliğiyle adını 'Yirminci Yüzyıl Türk Edebiyatı Tarihi'nin doruğuna yazdıracak olan Dağlarca, özgün ve ölümsüz bir şair olarak yaşayacaktır.
(A. Necdet)

Çanakkale'de Ölüm
Sen ölüm, Evlerde pissin ama, Dağlarda iğrençsin. Sen ölüm, Birinin adi silinir de, Adin geçer ancak. Sen ölüm, Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da Tutarsın, görürsün oralarda ancak. Sen ölüm, Ülkelerde kötüsün ya Ülkelerarası daha çirkinsin. Sen ölüm, Sayrılıklardan sonra gelirsin peki, Şu dev gibi, su dipdiri gençlerle isin nedir?
Fazıl Hüsnü Dağlarca

Behçet Necatigil( 1916 - 1979 )
İstanbul'da doğdu. İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu ve Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun oldu. Kars, Zonguldak ve Kabataş Erkek Lisesi'nde, İstanbul Eğitim Enstitüsü'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. 13 Aralık 1979'da İstanbul'da öldü.
İlk şiiri, lise öğrencisi olduğu yıllarda, 1935'te Varlık dergisinde çıktı. O tarihten ölümüne kadar hep şiirin ve edebiyatın içinde oldu. Şiirlerinde evler, aile, çevre, aşklar, bunalımlar, hastalıklar, yalnızlıklar ve ölüm onun kendine has anlatımı ile, çok defa kısa mısralar halinde dile gelir. Ufku zengin ve derin, sahneler canlandırır. İlk şiirlerindeki açık ve yalın söyleyiş, sonra soyuta dönük bir havaya bürünür. Eski ve yeni kelimeleri birlikte ustaca şiirine yerleştirir. Mısralarına değişik ve yeni bir biçim oluşturmaya çalışmıştır. Sağlam, tutarlı ve özel bir şiir dünyası vardır.
Şiir kitapları: Kapalı Çarşı (1945), Çevre (1951), Evler (1953),Eski toprak (1956), Dar Çağ (1960), Yaz Dönemi (1963), Divançe (1965), İki Başına Yürümek (1968), En/Cam (1970), Zebra (1973), Kareler ve Aklar (1975)

Çocuklar
Çarşılarda bir şey Biz pek aramazdık çocuklar olmasaydı Kasaplarda manavlarda bazı yorgun kadınlar Hep de tenha saatleri seçerler Sonra yavaş bir sesle Çocuk için hasta kaç gündür yemiyor Biraz et biraz meyve isterler Sevdiği bir reçeli gün aşırı yalnız ona Kaşıklarla beraber büyük bir üzüntü Uykularda bile bitiyorsa Yağların şekerlerin çayların Annelere düşündürdüğü İnsanlara,tezgahlara,kağıtlara kolaydı Biz bu kadar eğilmezdik çocuklar olmasaydı
Behçet Necatigil



Ömer Edip Cansever( 1928 - 1986 )
İstanbul'da doğdu. İstanbul Erkek Lisesi'ni bitirdi. Yüksek Ticaret Okulu'ndan ayrılıp ticaret hayatına atıldı. Kapalıçarşı'da antikacılık yaptı. 1986 yılında İstanbul'da öldü.
İlk şiiri Mart 1944'te İstanbul dergisinde çıktı. 1951'de Nokta adında bir edebiyat dergisi çıkardı. İlk şiirlerinde büyük şehirde yaşayan varlıklı gençlerin yaşama sevincini, mutluluklarını, bohem özentili avare hayatlarını dile getirdi. 1950'den sonra Varoluşçu bir havaya bürünen şiirlerinde ise, sıkıntı, karamsarlık ve düşünce ağır bastı. Biçimi baş köşeye oturtarak manayı dışlayan Cansever, İkinci Yeni şiirinin öncülerinden biri oldu. sonra toplumsal gerçekçiliğin kıyılarından seslenmeye başladı. Bu şiirlerinde, karmaşık hayal ve benzetmelere yaslanmadan, açık ve aydınlık bir anlatım yolu tuttu.
Şiir kitapları: İkindi Üstü (1947), Dirlik-Düzenlik (1954), Yer Çekimli Karanfil (1957), Umutsuzlar Parkı (1958), Petrol (1959), Nerde Antigone (1961), Tragedyalar (1964), Çağrılmayan Yakup (1969), Kirli Ağustos (1970), Sonrası Kalır (1974), Ben Ruhi Bey Nasılım (1976), Sevda ile Sevgi (1977), Yeniden Bütün Şiirleri (1981)

Adsız Bir Çiçek
Rengini dünyaya ilk defa sunan Adsız bir çiçek gibi parlıyorsa gözlerim Sevgilim Bana 'sen bir sairsin' dediğin zaman. Yalnız sana yazıyorum bu şiiri İstersen bir şiir gibi okuma Çünkü her yıl yeniden yazacağım onu Soğuklar başlayınca havalanıp Millerce yol kastettikten sonra Güneyi tadan bir kusun sevinciyle. Ve yazmış olacağım bir de Her donemde her cağda Sevdanın kendine özgü diliyle.
Edip Cansever







Cemal Süreya( 1931 - 1990)
Erzincan'da doğdu. Siyasal Bilgiler Fakültesi'ni bitirdi. Maliye Bakanlığı'nda müfettiş muavini ve müfettiş olarak çalıştı. Bir süre İstanbul'da Darphane Müdürlüğü yaptı.
İlk şiiri 8 Ocak 1958'de Mülkiye dergisinde çıktı. Şiirlerindeki şekil, muhteva ve anlatım özellikleri ile İkinci Yeni şiirine katıldı. Bu akımın önde gelen şairlerinden biri oldu. Söyleyiş biçimi ile İkinci Yeni şiirinin karanlık ve kapalılığını biraz olsun dağıtmış sayılır. İlk şiirleri, geleneğe dayalı, yenilikçi, ince, zarif, aydınlık şiirlerdi. Bu şiirlerde daha çok aşk konusunu işlemiştir. Şahsiyetli bir şiir dili vardır. Canlı halk dilini kullanması, onu okuyucuya yaklaştırır. Üslubundaki mizah ve istihza, ona ayrı bir özellik kazandırmaktadır.
Şiir kitapları: Üvercinka (1958), Göçebe (1965), Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973), Sevda Sözleri (1984)

Atımlar Deltalara
Atı'lar deltalara gömülen atımlar, Sağcılar fiyortları öpen sağcıklar, Kutumlar, Haliçlerden susmuş kutumlar, Taki'lar eski asklari imler taki'lar. Bol dokumlu gomleginin icinde Sirtini ve karnini dolanan Ve sonunda sincap olan O kus. Seni o kadar yakından görünce, Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.
Cemal Süreya












Turgut Uyar( 1927 - 1985 )
Ankara'da doğdu. Bir harita subayının oğludur. Bursa Işıklar Askeri Lisesi'ni, Askeri Memurlar Okulu'nu bitirerek orduya katıldı. Sanayi Bakanlığı'nda çalıştı.
Aşk, ayrılık, ölüm temlerini, çevreden aldığı izlenimleri işleyen şiirler yazdı. 1950'den sonra İkinci Yeni akımının başlıca adlarından oldu. Gerek öz gerekse biçim bakımından sürekli değişen, halk şiirinden divan şiirine geniş bir kültür birikimini değerlendirirken kendisi olabilen bir şiiri geliştirdi.
Şiir kitapları: Arz-ı Hal (1949), Türkiyem (1952), Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959), Tütünler Islak (1962), Her Pazartesi (1969), Divan (1970), Toplandılar (1979)
(Özkırımlı)

Akşam Üstü Rüyası
Şimdi gemiler geçer uzaklardan Gönlüm güvertede sereserpedir. Işıklı geceler,saz sesleri, peynir ekmek Ne biletim ne param ne dostum var Pır pır eder yüreğim bakındıkça... -Uyan Turgut um, garibim, uyanBura Terme'dir. Terme köprüsünden kamyonlar geçer, Irgatlar üç orada beş burada konuşurlar Bir gece başlar, yarı siyah, yarı kırmızı Cigaramı yakar evime dönerim... -Gidin gemiler, gidin Vardığınız yerlere selam edin Gün olur bütün kaygılardan uzak Ben de gelirim...
Turgut Uyar











Necip Fazıl Kısakürek( 1905 - 1983 )
İstanbul'da doğdu. İlk ve orta tahsilini İstanbul'da yaptı. Bahriye Mektebi'nde, Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Milli Eğitim Bakanlığı'nca Paris'e gönderildi. Sorbonne Üniversitesi'nde başladığı tahsilini tamamlamadan yurda döndü. İstanbul ve Ankara'da bankalarda çalıştı. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde, Devlet Konservatuvarı'nda, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'nde öğretmenlik, çeşitli gazetelerde fıkra yazarlığı yaptı. Ağaç ve Büyük Doğu adlı dergileri çıkardı. Daha sonra siyasi ve dini ağırlıklı yazılarını yazmaya ölümüne kadar devam etti. 25 Mayıs 1983'te İstanbul'da öldü.
İlk şiiri 1923 yılında Yeni Mecmua'da çıktı. Şiirlerini hece vezniyle yazan Necip Fazıl, oturmuş,, kusursuz, bir dil ve sağlam bir tekniğe sahiptir. İç ahenge önem vermiş, mısraa ışık veren çarpıcı kelimeleri seçmede ve yerleştirmede başarılı olmuştur. Ufku geniş, şiiri derin ve renklidir. Mistik ve felsefi şiirlerinde, insanın evrendeki yerini, iç alemin gizli duygu ve ihtiraslarını, madde ve ruh meselelerini ele almıştır. Son şiirlerinde ölüm düşüncesine ve Allah kavramına, hem felsefi hem İslami düşünce açısından yeni ve değişik boyutlar getirmiştir.
Şiir kitapları: Örümcek Ağı (1925), Kaldırımlar (1928), Ben ve Ötesi (1932), Sonsuzluk Kervanı (1955), Çile (1962), Şiirlerim (1969)

Akrostiş
İhtilal acentası... Solun tamda ortası. Moskof ’un oltası.. Eli, zulüm muştası. Tek ümidi, cuntası İnkılap, avantası... Nemrut, onun atası... Ölüm yolu, rotası.. Namlı servet çantası.. Ünlü küfür softası.. ( 1968 )
Necip Fazıl Kısakürek



Ümit Yaşar Oğuzcan( 1926 - 1985 )

Tarsus'ta doğdu. Eskişehir Ticaret Lisesi'ni bitirdi. İş Bankası'na girerek Ankara, Adana ve İstanbul'da görev yaptı.
İlk şiirlerinde, Yahya Kemal, Faruk Nafiz, sonrakilerde Orhan Veli etkisi görülür. Aşklar, ayrılıklar, özlemler, hatıralar, ölüm, şiirlerinin başlıca konularıdır. Başarılı mısralarının yanı sıra, çok yazması yüzünden zaman zaman tekrara düşmüş, yüzeyde kalan şeyler söylemiştir. Rubailerinde daha başarılı olmuştur. Mizahi şiirler, siyasi taşlamalar da yazmıştır.
Şiir kitapları: İnsanoğlu (1947), Deniz Musikisi (1949), Dillere Destan (1954), Dolmuş (1955), Aşkımızın Son Çarşambası (1955), Bir Daha Ölmek (1966), Kör Ayna (1957)...
(İ. Geçer)

Aldanış
Yıkılmak,ezilmek her gün biraz daha Dostlar değişiyor aldanmalar değil, Aksimizden eser yok şimdi o sularda Çirkin olan biziz aynalar değil... Şerefsiz ellerin şerefe kaldırdıkları Şişeler,kadehler o cam kırıkları Götürün,götürün bu aydınlıkları İçimde güz başladı ilkbahar değil, Ne bir anlayışlı el,ne bir dost bakış Biraz ümit,biraz hayal sonra aldanış En güvendiğimiz tepelere kar yağmış Deniz o deniz değil,dağlar o dağlar değil...
Ümit Yaşar Oğuzcan







Mehmet Akif Ersoy( 1873 - 1936 )
İstanbul'da doğdu. Çocukluğu, Fatih civarındaki Sarıgüzel Mahallesi'nde geçti. Bu müslüman mahallenin havası Akif'i etkilemiş, ilk ve orta eğitimi sırasında kuvvetli bir din terbiyesi almıştır. Farsça ve sonra Fransızca öğrendi. Mekteb-i Mülkiye'ye yazıldı. Babasını kaybedip, geçim sıkıntısına düşünce, parasız yatılı olarak Halkalı Baytar Mektebi'ne girdi. Buradan birincilikle mezun oldu. Dört yıl kadar Rumeli, Arnavutluk, ve Arabistan'da çalıştı. Darülfunun'da edebiyat müderrisliği yaptı. Bu sırada Sırat-ı Müstakim ve Sebilü'r-reşad adlı dergilerde şiirler, din ve edebiyat üzerine makaleler yayımladı..Sebilü'r-reşad dergisinde, Milli Mücadele'yi destekleyen yazılar yazdı. 1920'de Ankara'ya gitti. Birinci Büyük Millet Meclisi'ne Burdur milletvekili seçilerek Ankara'ya döndü. 1936 yılında İstanbul'da öldü.
Şiirlerinde, kendi üzüntü, kin, aşk ve dertlerine hiç yer vermemiştir. Toplum dertlerini kendine dert edinmiş, toplumcu, ahlakçı bir şiirin yolunda yürümüştür. Bütün şiirlerinde aruzu kolaylıkla ve ustalıkla kullandığı görülür. Şiirleri iki grupta toplanmaktadır: 1- Konularını gerçek hayat sahnelerinden alan lirik-epik şiirler, 2- Daha çok din ve vatan konularındaki öğüt, hitabe, vaaz havasındaki lirik-didaktik şiirlerdir.

Birlik
Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz; Düşer mi tek taşı sandın harım-i namusun, Meğer ki harbe giden son nefer şehid olsun. Şu karşımızdaki mahşer kudursa, çıldırsa, Denizler ordu, bulutlar donanma yağdırsa, Bu altımızdaki yerden bütün yanardağlar Taşıp da kaplasa âfakı bir kızıl sarsar, Değil mi cephemizin sinesinde iman bir; Sevinme bir, acı bir, gaye aynı, vicdan bir; Değil mi ortada bir sine çarpıyor, yılmaz, Cihan yıkılsa emin ol bu cephe sarsılmaz!
Mehmet Akif Ersoy

Tevfik Fikret( 1867 - 1915 )
İstanbul'da doğdu. Orta öğreniminin bir bölümünü Galatasaray Sultanisi'nde tamamladı. Çeşitli memurluklarda bulundu. Galatasaray'ın ilk bölümünde ve Robert Kolej'de Türkçe öğretmenliği yaptı. Servet-i Fünun dergisini yönetti.
Tevfik Fikret, aruz vezninde yaptığı yeniliklerle çağdaş şiirimizde özgür koşukun oluşmasında önemli bir temel oluştumuş, bazı şiirlerindeki konuşma dili tonlamaları ve ezgisellikle, uyak alanında yeniliklerle modern şiirimizin biçim ve anlatım olanaklarını geliştirmiş, halkçılık, yurtseverlik, insancıllık, haksızlığa ve zorbalığa karşı çıkış temalarını işleyişteki çağdaş bilinci, yürekliliği, namusu,içtenliği ve öfkesiyle; çağdaş toplumcu şiirimizin de temelini ouşturan şairlerin başında gelir.
Şiir kitapları: Haluk'un Defteri (1914), Tarih-i Kadim (1928)
(Behramoğlu)

İZLER
Kabinde her dakîka şu ulvî tahassürün Minkâr-ı âteşini duy, dâimâ düşün: Onlar niçin semâda, niçin ben çukurdayım? Gülsün neden cihan bana, ben yalnız ağlayım?... Yükselmek âsmâna ve gülmek ne tatlı şey! Bir gün şu hastalıklı vatan canlanırsa... Ey Müştâk-ı feyz ü nûr olan âtî milletin Meçhul elektrikçisi, aktâr-ı fikretin Yüklen, getir -ne varsa- biraz meskenet-fiken, Bir parça rûhu, benliği, idrâki besleyen Esmar-ı bünye-hîzini; boş durmasın elin. Gör dâimâ önünde esâtîr-i evvelin Gökten dehâ-yı nârı çalan kahramânını... Varsın bulunmasın bilecek nâm-ü şanını.
Tevfik Fikret


Ahmet Haşim( 1885 - 1933 )
1885 yılında Bağdat'ta doğdu. Babası memur olarak başka yerlerde bulunduğundan, çocukluğunu annesinin yanında geçirdi. 8 yaşında iken annesini kaybetti. Babası İstanbul'a yanına aldırıp, zayıf Türkçe'sini kuvvetlendirmek için Numune-i Terakki Mektebi'ne verdi.Ertesi yıl, yatılı olarak Galatasaray Sultanisi'ne yazdırdı.Galatasaray Sultanisi'ni bitirince, Reji İdaresi'nde memur oldu. Mekteb-i Hukuk'a kaydoldu. Bitiremeden ayrıldı. 1932 yılında tedavi için Frankfurt'a gitti. 1933 yılında İstanbul'da öldü.
Okul sıralarından 25 yaşına kadar yazdığı ilk şiirleri üslup, duyarlık, muhteva, tema ve mecazlar bakımından Servet-i Fünun şiirinin bir devamı gibidir. Ama o, bir taraftan, Sembolist Batı şiirinin istediklerini çok daha önceleri şiirleştirmiş bulunan Şeyh Galib'e yaklaşmakta, hayranlık duymakta ve değer vermektedir. İlk şiirlerinde şekil yönünden boukluklar ve aksaklıklar göze çarpar. Dil eski ve ağırdır. Yabancı söz ve tamlamalar oldukça çoktur. Bu şiirlerdeki parlak hayaller, mecazlar, kapalı duygular onun gelecekteki şiirinin müjdecileri gibidir. 1909 yılında Fecr-i Ati topluluğuna katılmış, Dergah ve Yeni Mecmua'da çıkan şiirleriyle asıl kişiliğini ortaya koymaya başlamış, sanat ve edebiyat çevrelerince benimsenmiştir.
"Göl Saatleri" kitabında topladığı şiirler, onun Fransız sembolist şairlerinin etkisi altıan girdiği dönemin şiirleridir. "Piyale" dönemi ve son şiirleri, onun klasik olgunluğa erdiği şiir çağıdır. Bu dönem, Dergah'a girişi, Yahya Kemal'in mısra anlayışı ile temasından sonra başlar. Kalıcı etkiden uzak, asıl yaratıcı şiirlerini, 1921 ile 1933 yılları arasındaki kısa dönemde vermiştir. Gene bu dönemde, eski ve ağdalı dilden ve tamlamalardan vazgeçmiş, açık, anlaşılır ve sade bir dille şiirler yazmıştır. Piyale'de Türkçenin bu en güzel şiirlerinden birkaçını bulabiliriz. Şiirlerinin hepsini aruz vezniyle yazmıştır. Tabiatı, onun güzelliklerini, çeşitli hal ve zamanlarını şiirleştirmiş, katı gerçekleri, kendine has mecazlarla yüklü hayal dünyasının süzgecinden geçirmiştir.
Şiir kitapları: Göl Saatleri (1921), Piyale (1928)

Bül Bül
Bir gamlı hazânın seherinde, Isrâra ne hâcet yine bülbül? Bil, kalbimizin bahçelerinde, Cân verdi senin söylediğin gül. Savrulmada gül şimdi havada, Gün doğmada bir başka ziyâda.
Ahmet Haşim
Ahmet Kutsi Tecer( 1901 - 1967 )
1901 yılında, babasının görevli bulunduğu, Kudüs'te doğdu. İstanbul Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'ne girdi. Öğrenciliği sırasında Paris'e giderek Sorbonne Üniversitesi'nde iki yıl okudu. Yurda dönünce, Felsefe eğitimini tamamladı. Ankara ve Sivas'ta edebiyat öğretmenliği, Avrupa'da talebe müfettişliği yaptı. Paris'te Kültür ataşeliği yaptı. Emekli oluncaya kadar İstanbul'da öğretmenlik yaptı. 23 Temmuz 1967'de İstanbul'da öldü.
İlk şiirleri Dergah mecmuası ve Milli Mecmua'da çıktı. Hece ile yazmasına rağmen, Hecenin Beş Şairi'ne bağlanmayarak, kendi şiir dünyasını kurdu. Sivas'ta öğretmenken, Anadolu'yu tanıdı.Orada Aşık Veysel ve Ali İzzet'le tanıştı. Böylece folklor alanında çalışmalar yapmaya yöneldi. Bu çalışmalarını Ankara'da Ülkü dergisinde sürdürdü. Hece şiirinin muhtevasına yeni imkanlar aradı. Anlaşılır, sade ve özentisiz bir dil kullandı. Samimi, ince duygulu musraları ve memleket şiirleriyle tanındı. Sivas'ta 1932 yılında basılan "Şiirler" adlı kitabından başka şiir kitabı çıkarmadı.

BESBELLİ
Besbelli ölümüm sabahleyindirİlk ışık korkuyla girerken camdan,Uzan, baş ucumda perdeyi indir,Mum olduğu gibi kalsın akşamdan.Sonra koş terlikle haber vermeye,“Kiracım bu sabah can verdi” diye,Üç beş kişi duysun ve belediyeBeni kaldırmaya gelsin, odamdan.Evden çıkar çıkmaz omuzda tabut, Sen de eller gibi adımı unut,Kapımı birkaç gün için açık tut, Eşyam bakakalsın diye arkamdan

Ahmet Kutsi Tecer













Akif İnan(1940 - 2000 )
1940'ta şair Nabi'nin de memleketi olan Urfa'da doğan ve kendine yine bir şairimizin adı verilen Mehmet Akif İnan, kendi şiirini de bu iki ismin temsil ettiği anlayışlar doğrultusunda geliştirdi. Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in Ankara ziyaretlerinde evinde misafir olduğu Akif İnan, üstadın yurt çapında verdiği konferanslarında örgütleyici kişiliği ile etkili oluyordu. Fikirleri bakımından büyük doğu çizgisinde olan İnan, geleceği yeniden üretmek ve onun yeni bir açılımını eserleriyle örneklemek bakımından Diriliş Akımı içinde de değerlendirilebilir. Modern bir şair olmakla birlikte beyit formunu kullanan Akif İnan, yaşayan en büyük Türk şair ve mütefekkiri Sezai Karakoç için bu yüzden "üstad" sıfatını kullanıyordu.
1969'da Nuri Pakdil'in öncülüğünde çıkan "Edebiyat" dergisini ve "Mavera" edebiyat dergisinin yazı ailesi içinde yer aldı. Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Fethi Gemuhluoğlu ağabeyleri, Razim Özdenören, Erdem Beyazıt, Cahit Zarifoğlu, İsmail Kıllıoğlu ve Ersin Nazif Gürdoğan ise yakın arkadaşları arasında bulunuyordu.
Şiir ve denemelerini de daha ziyade bu iki dergide yazdı. Kimi gazetelerde de günlük yazılar yazan M. Akif İnan, bu yazılarını "Edebiyat ve Medeniyet" ve "Din ve Uygarlık" adını verdiği kitaplarında topladı.
Şiirlerini ise 1974 yılında Edebiyat Dergisi Yayınları arasında çıkan "Hicret" ve 1994'te "Yedi İklim" yayınları arasında çıkan "Tenha Sözler" adlı kitaplarında toplamıştı.
(Şaban Abak)

BİR IŞIK YALIMI
Gözlerin kalbime değmeden önceIstanbul o kuşlar acep nerdeydiDeniz ki dilimin lugat kitabı Şarkılar kardeşim onlar nerdeydiİçimde sürekli yağmur bulutu Ormanlar nehirler güller nerdeydiBir ışık yalımı parmaklarındır Anamın kızımın eli nerdeydi Ulkemin çığlığı her saat zili Nerde ortadoğu savaş nerdeydi Gözlerin kalbime değmeden önce Acılar gülüşler düşler nerdeydi
Akif İnan

Hiç yorum yok: