Google
 

9 Ekim 2007 Salı

AHLAK PSİKOLOJİSİ VE SOSYAL YAŞAM

Erol Güngör tarafından kaleme alınan bu eser iki farklı kitaptan müteşekkil
Birincisi (1974)yılında kaleme alınan Ahlak Psikolojisi ikincisi 1975 yılında yazılan
Sosyal Ahlak 'tır.
Birinci kitap Ahlak Psikolojisi,ahlakın kişi üzerinde ki etkilerini anlatmakta
dır.Ahlak Psikolojisi iki ana konudan ( 1.Ahlakın Psikolojik Görünüşü 2.İnsanın
Yaşayışı ve Ahlak) oluşmaktadır.Birinci bölümde insanın kişiliğini oluşturan unsur
lar anlatılmaktadır.Bu arada kişiliğin(şahsiyet)her insanın kendine özgü davranış
eğilimlerinin dinamik bir bütünü diye tarif edilmekte insan şahsiyetini meydana get
iren unsurların başında soyaçekim geldiği iddia edilmekte bundan başka biyolojik
faktörlerin rolünden bahsedılmekte üçüncü faktör olarak çevre olduğu anlatılmak
tadır.Yazar çeşitlı psikologların görüşlerıni serd edıyor ve bu konuda şu karara varı
yor;çocuğun şahsiyetinde "0-5"yaş aile, bundan sonra çevre etki etmekte ,bunlarla
beraber biyolojık faktörlerındeönemli etkisi olduğunu belirtmekte.
İkinci alt başlık Ahlakı Davranışın psikolojik yönü .
Ahlaki davranışın pisikolojik yönü diyince davranış yaptığımız kişi veya varlıklar
hakkında ki tutumları kastedilmekte insanın farklı tutum sergilediği idda edilmek -
te .Böylesi durumlarda sadece tutmlarımızı değiştirdimiz fertler değil kendimizde
(benliğimizde)devreye girmekte. Bir insan başkalarına karşı tutumunu değerlendi-
rirken kendi kişiliği hakkındada bilgi sahibi olmak zorunda kalıyor.Kendi şahsımız
hakkındaki tutumlarımız benlik veya ben dediğimiz kavramı meydana getirir.İnsan
zekası sayesinde kedi şahsımızı objektif bir şekilde, yani dışardaki varlıklardan bi-
riymiş gibi görebiliriz ve ona karşıda bazı tutumlara sahip olur.Herkesde bir ben-
lik kavramı var olduğu idda edilmekte ve ahlaki davranış bu benlik ile dış dünya
arasındaki münasebetin görüntüsü olduğu idda edilmekte.
Ahlaki davranışta etkili bir faktör olan benliğin oluşumunda toplumun etki-
si vardır.çünkü başka insanlarla ilişkiye girmeden davranış olmaz.Davranış olma-
yınca sosyal davranış şeklinde insanın aklında bir yargı belirmekte insanların ahla-
ki bir davranış hakkında yargıda bulnabilmeleri için belli zeka kapisitesine sahip ol-
ması gerektiği çoğu ilim adamlarınca ileri sürülmekte.zeka yaşına göre insanların
ahlaki davranışlar hakkındaki yargılarında da değişiklik olduğu iddia edilmektedir .
Çocukla yetişkinin bir davranış sonucundaki değerlendirmerleri buna örnektir .
Yazar önemine binaen bir parantez açıyor ve cinsel ahlaktan yani iffet kav-
ramından bahsediyor.ahlak sahasında yaşanan münakaşaların çoğu bu cinsel ah -
lak konusundadır.toplumun ahlak sistemini beğenmiyenler en çok cinsel ahlakla
ilgili standartlardan şikayetçidir.Fraude gibi alt ve üst ben inancına sahip olanlar
toplumun alt beni güdükleştirdiğini iddia etmektedirler.Toplum cinsel hayatın isti-
kameti için aileyi icat etmiştir.
Üçüncü alt başlık olarak ahlakın boyutları vegelişmesi anlatılmaktadır
Ahlakın üç boyutu vardır.Bilgi,duygu,davranış.Ahlaki bilgi ahlak değerleri
hakkındaki bilgilerdir.Devlet malını yemenin kötü birşey olduğunu insanın bilme-
ahlaki bir bilgidir.Devlet malı yememesi ahlaki bir davranıştır.Yemesi durumunda
suçluluk hissetmesi ahlaki bir duygudur.Fakat her zaman bilgi,davranış ve duygu
birbiriyle dayanışma içinde olmayabilir.Ahlaki bilgi genelde model olarak alınan
insanlardan öğrenilmektedir.
C) PSİKOLOJİ VE AHLAK
Birinci kitabın son bölümünde psikoloji ve ahlakın birbiriyle ilgisi anlatılm-
akta .Konuya girmeden önce "İnsanın gerek kendi içinde gerekse dışında meyda-
na gelip de kendisi tarafından fark edilen değişmeler" diye şuur tarif edilmiş.Ayrı-
ca bizim kafamızdaki şeylerin arasındaki farkına varabildiğimiz unsurlardan ibaret
olduğu da şuurun farklı bir versiyonu olduğu eklenmiş.Ahlaki bilgi şuur karşıla-
makta.Duygu ve bilginin oluşmasında "iç kontrol oluşmakta". Bu iç kontrolu mey-
dana getirenler şöyle açıklanmakta:İç kontrolu meydana gelmesi için belli bir ol-
gunluk seviyesi gerekmektedir. Olgunluk seviyesine gelinceye kadar anne-baba
yetiştirici ve öğretmenlerin çocuğa davranışları iç kontrolu meydana getirmekte.
Yani çocukluk çağında görülen terbiyeye bağlıdır.
-Psikolojik Bakımdan Ahlak Dışı Haller ve Ahlaki Şuur:
Ahlak dışı haller denince genellikle belli bir takım ahlak kaidelerinin çiğnen-
mesi gelmektedir.Ahlak dışında şu kastedilmektedir .Kişi istediği bir hareketten
dolayı suçluluk hissi duyuyorsa bu hareket ahlak dışıdır.Ahlaki şuurda kişinin ken-
dinin (benliğinin) farkına varmasıdır.

VİCDANIN YAPICI UNSURLARI
a)Şuurdan Vicdana Geçiş ve Ahlaki İlerleme:
Ahlak şuuru insanın iyiyle kötüyü birbirnden ayıd edecek ölçülere sahıp ol-
ması demektir.Bu ahlaki bilgiye duyguyuda ekleyince vicdan mekanizması oluşur.
İnsanı ahlaklı davranmaya iten işte bu duygudur.
b)Doğruluk ve Ahlak:
Doğruluk ve dürüstlük ahlaklı olmanın sonucudur. Ahlaklılıktan kuvvetli
vicdan sahibi olmak kastedılmektedir.

Kitabın İkinci Kısmı:İNSANIN YAŞAYIŞI VE AHLAK
Birinci bölümde ahlakın psikolojik yönü ,teorik yönü ele alınmıştı.İkinci bö-
lümde ahlakın pratik yönü kişinin davranışlarına olan etkisi anlatılmakta.
A)KİŞİYE SAYGI:Ahlakılı davranışın gayesi insanların birarada ahenk için-
de yaşamasıdır.Bunun içinde kişilerin kişiliğine saygı duyulmalıdır.Burada başkala-
rına karşı değil kişinin kendi vucuduna da saygı duyması gerekir. Kişinin kişiliğine
saygıdan başka kişinin yaşamına ,vucut bütünlüğüne de saygı duyukmalıdır .Ahlaki
olan ruh ve bedenin ikisine de saygı duyulmasıdır. Bu saygı başkaları tarafından ol-
ması gerektiği gibi kişinin kendi kendisine de saygı duyması gerekir.Bu da sağlığa
zararlı davranışlardan ve alışkanlıklardan uzak durmakla sigara,içki,ilaç gibi zararlı
maddelerin kullanılmaması şeklinde tecelli eder.

İkinci Kitap :SOSYAL AHLAK
Ahlak kişinin diye tarif edilmiştir.İnsanlar birarada yaşadıklarından birbirle-
rine karşı davranışları bulunmaktadır.Bu davranışlar sonucu iyiveya kötü neticeler
zuhur etmektedir.Bunun için ahlakın sosyal yönü vardır.
İnsanın Ahlakını Etkileyen veya Davranışlarına Yönveren Şeyler:
1)Örf ve Adetler: Her toplumun nesilden nesile aktarılan standart davranış
tarzlarına örf ve adetler denir.Fakat örf ve adet aynı derecede etki payına sahip
değildir. Örfe muğayir davranınca resmi sert tepki alınır,adete ters davranılınca a-
lay edilme ,hor görülme şeklinde tepki alınır.
Örf ve adetlerin kökü derinlere ,çok uzak geçmişe dayanır. Örf ve adetler
toplum düzeninin ayakta durmasını, toplum hayatının hercümerc olmasını önleyen
kalıplardır.Fakat bu örf ve adetlerde dedeğişmeler gözükmektedir. Aynı zamanda
örf ve adetler toplumdan topluma,zamandan zamana izafidir.Hepsinde farklılık ar-
zederler.İdial olanı ise örf ve adetlerin meydana getirdiği kişinin davranışlarını ve-
ya ahlakının değişmez olmasıdır.Fakat böyle birşey olması çok zor hatta imkansız
gözükmektedir.Örf ve adetler toplumlarda görülen tavırlar,tarzlar ise bu şunu neti-
ce vermekte; burada bir sosyal hayat vardır.Bu sosyal hayatın da ilkeleri ve prob-
lemleri vardır.Bakın yazar ilkevela şunu diyor:sosyal hayatın ilkeleri ve problemleri
şimdi açıklayamayacağımız kadar karmaşktır ve o ölçüde münakaşa konusudur.Fa-
kat ahlakla ilgili noktalarına genel çizgiler içinde özetleyebiliriz.Sosyal hayat denin-
ce akla insan toplulukları gelir.Toplum bize nasıl davranacağımızı öğretir,problem-
ler ise sosyal hayatın zaruretleri ileferdi hürriyet arasında iyi bir dengenin kurulma-
sıdır.Cemiyet ahlak problemini çözmek için insan grupları arasında eşitlik sağlama-
ya, bir taraftan da bütün fertlerini belli bir ahlak disiplini içinde yetiştirmeye çalışır.
Toplum fertlerinin hepsini ortak bir ahlak disiplin içinde yetiştirir.Bunun sonucunda
fertlerde şu konularda ortak değer yargılarıoluşur:a)Medeniyete doğru çaba göste-
rilmeli.Medeniyetten debir halkın örf ve adetinin yumuşaması,şehirlileşmesi,nezaket
ve umumi ahlak ve adabın gözetilmesine ve kanunlaşmasına imkan verecek bir bil-
gi yayılması demektir.Bir cemiyet faziletli bir hayat oluşturmassa medeni olamaz.
Medeniyetin sonucunda iadealbir adalete ulaşmaktır. Kişinin ödevlerinden bi-
ride deleti gözetmektir.Bu adalet kavramıda değişmez değildir.Kavramdan maksat
anlanmıştır.Mesela adalet denince kanunların eşit uygulanması gerekir.Adaletin ü -
zerinde en fazla titzlikle durulan tarafı titizliktir.Önceden böyle bir adalet anlayışı
vaeken daha sonra sosyal dalet fikri gelişmiştir.ideal adelet fikrinin yorumlanması
başlığı altında yazar tabii hukuktan bahs etmektedir.Tabi hukuk herkes için peçer-
li olan hukuk demektir. Yargılama başlığı altında ise adaletle yargılamanın farkın-
dan bahs etmekte ve adaletin bir kimseye yaptığının karşılığının verilmesi yargıla -
manın ise bir kimseyeye karşılık vermemek hangi ceza verilmemesi şeklinde tarif
etmiştir.Adaleti herkezin gerçekleştireceğini fakat yargılamanın ise Allah tarafından
Allah'ın dostlarıtarafından gerçekleştirilebileceğini ifade etmiştir.
Din ve Ahlak :
Din kaynağını Allah'tan alan bir ahlak sistemidir.Ahlaki davranışın en önemli
özelliklerinden biri olan adalet fikri din tarafından ikame edilmiştir.
Adalet İlkelerinin Uygulamaları :
Pozitif hukuk denen elan yürürlükteki hukuk ideal adaletin uygulamış tarzıdır.Po-
zitif hukukun kaynağı olarak örf ve adetlerin belirlediği hak ve haksızlıktır.Yani bi-
rinci kaynak örf ve adetlerdir.Hukukun ikinci kaynağı sosyal hayattır.Kamu vicda-
nın devlet gücü ile kuvvet kazanması ve ahlakı koruyan tedbirler alması hukuku o-
luşturur.Hukuk kaynağından maksat hukuk kaidelerini koyan makam veya bu kai-
delerin dayandığı temel demektir.
Sorumluluğun Temelleri Ve Dereceleri :
Sorumluluk derken iki kavramla karşılaşıyoruz ,Beklenen davranış ve birşeyi
ve bir şeyi yapmaya ve yapmamada tercih.Toplumun insandan hangi davranışlar
bekleyeceğini a-)Şahsın özellikleri. b-)Şahsın içinde bulunduğu durum.
Sorumluluğun derecelerine gelince bu konuda sorumlulukla ilgili ahlak veya huku-
kun kaidesinin kaynağına bakmamız gerekiyor.Kaidenin kaynağı hangi makam ve
otorite ise biz birinci derecede otoriteye karşı sorumluyuz.Her davranış meydana
getirdiği zarar derecesine göre bir sorumlulukfoğurur.sorumluluğun sosyal kay-
nağına gelince ,sorumluluk sosyal bir kavramdır,kaynağını cemiyetten alır.
Yaptırıcı Kuvvetler :
İnsanı belli bir şekilde davranmaya zorlayan kuvvet (müeyyide) demektir.
Yaptııcı kuvvet a-) Devlet kendi emir ve yasaklarına uymayan kimselere ceza
verir.Para cezası, hapis,sürgün,vicdan cezası gibi.
Hukukun G arantileri başlığı altında yazar şunları anlatıyor;
Bir ülkenin hukuk sistemi o ülkenin ahlak sisteminin başlıca garantisidir.Hu-
kuk kaideleri bir bakıma devlet gücüyle korunan ahlak kaidelerinden ibarettir.Dev-
let hukukun sahibidir.Devlet hukukun sahibi olmakla cemiyetin bütün varlığına da
garanti altına almış olur. Hukukun garantörü olan bu devleti vatan ve millet meyda-
na getirir.
Hukukun sahibi hamisi olan devletin görevlerinden birisi sosyal adaleti sağla-
maktır.Sosyal adeletten maksat herkesi aynı gelir seviyesine çıkarmak herkesi eşit-
lemek değildir.O zaman toplumda birlik duğ olmazdı.Sosyal adeletten maksat her-
kese eşit fırsat hakkı tanımaktır.
Sosyal adeltten insanların haklarından bahsedince demokrasi ve ahlak kavra-
mı gündeme gelmektedir.Demokrasi halkın,halk tarafındanhalk için idaresidir. De-
mokrasinin en göze batan tarafıseçme hürriyetidir.Yani bütün insanlara eşit seviye-
de muamele edilir herkesin seçme hakkı vardır .Vatandaşın ahlaki sorumluluğuda
demokratik rejimlerde seçme hakkını kullanmasıdır.
Yazar burada farklı bir konuya geçiyor.Savaş ve Ahlak kavramlarını karşı-
laştırıyor.Savaşın normalde ahloki bir hareket olmadığını anlatıyor.Fakat ortada bir
tarafın tecavüze uğraması varsa bu sefer savaş ahlakın korunması için zorunluluk
haline geliyor.Savaşın ahlaka ters olmasının sebebi insanların tıpkı hayvanlar gibi
sadece karın doyurmave hayatta kalma endişesine düşmeleridir
Rüşvetin vurgunculuğun yalancılığın savaş zamanında artması artı bir sebeptir.Sav-
aş ahlakında hile vardır.Fakat ikiyüzlülük yoktur diyor yazar eğer savaşa girilmişse
Yzar son olarak makinalaşmanın yani otomasyonun ahlakla olan ilşkisine de-
ğiniyor.Makinayla birlikte gelen yeni değerlerin ve yeni hayat tarzının eski ahlaki
değerleri sarstığını iddia ediyor.Makinalaşmanın artması yani makina üreten maki-
naların yapılması sonucu işçi olarak insana ihtiyaç bırakmayacağı bunun için top-
lumdaişzisliğin artacağından bahsediyor.Makinalaşmayla beraber teknisyen yetişti-
rileceği vasıfsız işçilerin hiçbir işe yaramayacağı kanaatine varıyor.Ayrıca otomas-
yonun insanın yaptığından daha hızlı ve daha çok üretim gerçekleştirmesi netice-
sinde insanların boş zamanları çoğalıyor.İnsanların boş kalması onların bu boşlukla-
rını kötü alışkanlıklar edinerek gidermeleri ahlaki bir bunalım getirdiği kanaatinde-
dir yazar.Teknolojinin (otomasyonun) geliştiği şu dönemde tıp ve mühendislikler
revçta bulunmaktadır.Fakat meslek seçiminde ferdi beceriler ve istekler göz önün-
de tutlmalı ahlaki gaye olarak insanlara faydalı olabileceği mesleği seçmek en ahlaki
olanıdır.
İkinci kitabın ikinci bölümünde yazar ailenin ahlak üzerindeki etkilerine de-
ğinmiş.Ailenin bilhassa karakter terbiyesi bakımından bütün diğer eğitim kaynakla-
rından daha önemli olduğunu belirtmiştir.Yazar cemiyet dediğimiz topluluğun aile-
tarafından yetiştirilen insanlardan meydana geldiğini söylemekte ,ve ahlaki davranı-
şın bilhassa duygu yönünün ailede oluştuğunu düşünmektedir.Yazara göre aile ce-
miyetin en önemli bir birimidir ve böyle olmaya devam edecektir.
-Erol güngörün dili kullanma kabiliyetikonuya olan vukufiyeti sayesinde
çok zor meseleleri herkesin anlayabileceğibir uslupta konuyu işlemiş.Sosyoloji ve
psikoloji kitaplarında çok görmeye alıştığımız yabancı kelimeler tabirler fazla kulla-
nılmamış.Bunlar kitabın artı tarafları.
Konular arasında bağlantının çok olmaması konuya insanın motive olmasını
engelliyor.Konular arasında irtibat kurmak zorlaşıyor.Bunlarda kitabın eksi tarafı.

Hiç yorum yok: